Başarılarıyla rol model oluyorlar

Kadınların iş gücüne katılarak, başarılı girişimlere imza atması ülkemizin ekonomik kalkınmasına fayda sağlarken, yeni girişimcilere de ilham oluyor.

GÜNDEM 26.11.2020, 17:12
Başarılarıyla rol model oluyorlar

Kadınların iş gücüne katılarak, başarılı girişimlere imza atması ülkemizin ekonomik kalkınmasına fayda sağlarken, yeni girişimcilere de ilham oluyor. OECD’de kadınların iş gücüne katılım oranının en düşük olduğu ülkeler arasında yer alan Türkiye’de, kadınların iş hayatına daha aktif katılımı adına kamu kurumları, odalar, borsalar ve sivil toplum kuruluşları tarafından önemli çalışmalar gerçekleştiriliyor.

Bursa ve Türkiye’deki kadın girişimciliğini, kadının iş dünyasındaki yerini ve pandeminin iş hayatına etkisini değerlendiren iş dünyasının başarılı kadınları, iş hayatı ve girişimcilikte karşılaştıkları zorlukların kaldırılması gerektiğini dile getirerek, kadınların ekonomik hayata katılımının toplumu da kalkındıracağını söylediler.

Kadınlar iş hayatında birçok zorlukla karşılaşıyor. Türkiye nüfusunun yarısının kadın olmasına rağmen, iş hayatındaki eşitsizliği, kadın işverenlerin, girişimcilerin azlığından ve kadının iş gücüne katılımının erkeklere göre düşüklüğünden görebiliyoruz. Türkiye’de kadınlar girişimcilik fikrine açık olsalar da aile hayatı, çocuk ya da maddi yetersizliklerden dolayı bu fikirlerini hayata geçiremiyorlar.

Son yıllarda kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları kadınları iş hayatına kazandırmak için ciddi çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu çalışmaların meyveleri yavaş yavaş toplanmaya başlasa da, kadın girişimciliğinin ülkemizdeki durumu hala istenilen seviyede değil. Bursa iş dünyasının başarılı iş kadınları Türkiye ve Bursa’da kadın girişimciliğinin durumunu anlattılar. İş kadınları, kadınların iş hayatında yaşadıkları engellerin ve cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması durumunda ailelerin ve toplumun ekonomik refahının artacağını dile getirerek, kadınların ekonomiye dahil olmasının ülkeleri daha yüksek refah düzeyine ulaştırdığına dikkat çektiler. Kadın girişimcilerin işlerini zorlaştıran faktörlerin başında finansmana erişim zorluğu, bilgi ve mentorluk, rol model eksikliği, iş dünyasında cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu ifade eden iş kadınları, sıkıntıların devlet politikaları ve stratejileriyle giderilebileceğini belirttiler.

Emine Yavuz GÖZGEÇ – AK Parti Bursa Milletvekili

Kadınlarımızın; sosyal, siyaset, ekonomi, her alanda aktif olarak yer alması; karar alma ve yönetim mekanizmalarında bulunması, o toplumun gelişmesi, ilerlemesi için olmazsa olmazıdır. Kadınların yolunu açan, kadınlar lehine yapılan esnek çalışma, kreş¸ destekleri, KOSGEB, kadın girişimci destekleri gibi düzenlemelerin her biri kadın girişimciliğini direk ya da dolaylı olarak olumlu yönde etkilemiştir.

Bakanlıklarımızın da somut, kadınlarımızı cesaretlendiren, önemli proje ve çalışmaları var. Annemin İşi Benim Geleceğim Projesi, finansal okuryazarlık, girişimcilik seminer ve eğitimleri, KOSGEB’in kadın girişimcilere yönelik destekleri, e-ticaret eğitimleri, Kadın ve Genç¸ Girişimci İhracatçı Yetiştirme Programı (EXPORT Akademi), Melek Yatırımcı Programı ile ilgili projeler, kadın kooperatiflerimize proje destekleri, TKDK Destekleri, I·S¸KUR destekleri, İŞKUR’un özellikle meslek edindirme kurslarında, kursiyerlere ayrıca ücret ödemesi, kadınların bu kurslara katılımını arttırıyor.

Ticaret Bakanlığımız 2019 yılında, Kadın ve Genç¸ Girişimciler İhracat Daire Başkanlığını oluşturdu. Daire Başkanlığımız, özellikle, ihracat yapma potansiyeli olan kadın girişimcilerimize yönelik projeleri hayata geçiriyor. Export Akademi programı ile eğitimlere katılanlar, başarılı girişimciler ile bir araya getiriliyor.

Türkiye’de kadın istihdam ve kadın girişimci oranı %30’lara yükselmiştir. Tabi bu rakamların artarak devam edeceğime inanıyorum. Bursa’mız, sanayi, tarım ve turizm şehri. Bu acıdan; kırsal alanda, tarımsal alanda kadın girişimcilerimiz; özelikle TKDK desteklerinden faydalanan kadın girişimcilerimiz olduğu gibi; sanayide, üretimde, hizmet sektöründe de kadın girişimcilerimiz sayısı her geçen gün artıyor.

Kadınlarımızın is¸ dünyasında daha fazla yer alması, aslında topyekûn bir çalışma ile mümkün. Meclis olarak yasalar çıkarıyor, düzenlemeler yapıyoruz. Bakanlıklarımız, yasaları uygulamanın yanı sıra desteklerle, projelerle; kadınlarımızın yollarının açılması, önlerindeki engellerin kaldırılması için çalışıyor. Ancak bunları hayata geçirirken; her ilin, her bölgenin startlarına, durumuna göre, o ildeki, o bölgedeki üniversitelerin, yerel yönetimlerin, kamunun, sivil toplum kuruluşlarının hatta sizler gibi medyanın duyarlı olması çok önemli. Şehrin, bölgenin tüm dinamiklerinin koordinasyon içinde, çalışmalarda bulunması halinde güzel örnekler ortaya çıkıyor, başarı hikayelerine şahit oluyoruz. Rol modellerin, başarılı örneklerin, tecrübelerini paylaşması; özellikle Kadın STK’ların; rehberlik ederek adeta mentorlu¨k yapmasının da ayrıca başarılı örnekleri arttıracağına inanıyorum.

Bursa’da kadın STK’larımız, derneklerimiz, kooperatiflerimiz var. 22 köy üreten kadın derneklerinin bir araya gelerek kurdukları üreten kadın dernekleri federasyonu var. Aslında bu dernekler de; dernek olarak kurdukları işletmeler ile birer girişimcilik örneği. Kooperatifçilik, kadın kooperatifleri, yeni yeni gelişmeye, artmaya başladı. Ancak bir çok ilden bu konuda daha önde ve örnek olacak nitelikteyiz. Su an Bursa’mızda Ticaret Bakanlığımıza bağlı; Bursa Kadın Girişimi, Yıldırım Kadın Girişimi, Kadim Kadın Girişimi Kooperatifleri, Orhaneli’de, İnegöl’de, Gürsu da, Orhangazi’de olmak üzere 7 kadın kooperatifimiz var. Yine Tarım Bakanlığımıza da bağlı; Mudanya Trilye, Yıldırım Zeyniler Çalıkuşu, İnegöl Oylat Boğazı Kadınları, Karacabey Dağkadı, Yenişehir Hatunişi, MustafaKemalpaşa Karaoğlan Manda köyü olmak üzere 6 kadın kooperatifimiz var.

Ticaret Bakanlığımızın KOOP-DES Hibe destek projesinden destek almaya hak kazanmış¸ 2 kadın kooperatifimizin olması ayrıca sevindirici. Bursa Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi ‘Gündüz Bakımevi Açma Projesi ile Yıldırım Kadın Girişimi Üretim ve İstihdam Kooperatifi ‘Makine ve Ekipman Alma ” projesi ile destek almaya hak kazandı.

Ben geçen dönem KEFEK’te kırsal alanda kadın girişimciliğinin desteklenmesi alt komisyonu başkanı olarak çalışmalarda bulunmuştum. Saha çalışmamız sırasında Komisyon olarak Bursa’ya da gelmiştik. Bursa’dan ilgili kurum müdürleri ile kadın kooperatiflerimizi bir araya getirerek, onların görüşlerini aldık. Aslında bir Bursa fotoğrafı çektik. Komisyon raporumuzu Bakanlıklarımızla da paylaştık. Raporumuzda, öneride bulunduğumuz birçok konunun 11. Kalkınma Planı’nda yer almış¸ olması ayrıca önemli. Yine Tarım, Aile ve Ticaret olmak üzere üç Bakanlığımız tarafından; kadın kooperatiflerimizin kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi, kadınların kooperatifler yoluyla ekonomik ve sosyal hayatta etkin katılımını sağlamak amacıyla Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi İşbirliği Protokolü imzalandı. Bu kapsamda, illerde kadın kooperatifleri ile çalıştaylar yapıldı. Bu süreçte ülke çapında 111 yeni kadın kooperatifi kuruldu. Ben de Bursa’daki yapılan kadın kooperatifleri c¸alıs¸tayına katıldım. Tek tek, her bir derneğimizi, kooperatifimizi ziyaret ederek istişarelerde bulunduk. İl müdürlerimiz de, kadın kooperatiflerimiz ile düzenle olarak toplantılar yapıyor. Bu toplantılara olabildiğince katılmaya çalışıyorum. Kurumlarımız ile Yerel yöneticilerimiz ile Kadın Kooperatiflerimizin yanlarında olmamız onları motive ediyor.

Yine geçtiğimiz günlerde, Büyükşehir Belediye Başkanlığımızın öncülüğünde, Bursa köy kadın dernekleri ve kadın kooperatiflerimiz ile bir araya geldik. Her birini tek tek dinledik. Bursa’mızda yapmaya çalıştığımız milletvekili olarak, kurumlarımızla, belediye başkanlarımızla, üniversitelerimizle, teşkilatımızla kadınlarımızın yanında olmak, onlara destek olmak, yollarını açmak. Kadın kooperatiflerimizin sayısının artması bizleri mutlu ediyor. Kadın kooperatiflerimiz ile kadın istihdamı ve kadın girişimciliğinin daha da artacağına inanıyorum. Özveriyle çalışan, hayallerinin pesinden giden Kadın Kooperatiflerimizin, üreten tüm kadınlarımızın daima yanında olmaya devam edeceğiz.

Emine ERDEM – KAGİDER YK Başkanı

Türkiye iyi yolda ilerlemekle beraber, hak ettiği noktalarda olmadığını da söyleyebiliriz. Türkiye’de kadınlar da erkekler kadar girişimcilik potansiyeline sahip. Ancak, kadınların ekonomiye katılımları yetersiz düzeyde. Ülkemiz, nüfusunun yarısını oluşturan nitelikli insan kaynağı potansiyelini kullanamıyor. Yapılan araştırmalar erkeklerin yüzde 45’inin, kadınların ise yüzde 40’ının girişimciliğe olumlu baktığını gösteriyor ancak kadınlardaki bu potansiyel hayata yansımıyor. Türkiye’de kadın girişimcilik oranı yüzde 13, ihracatçıların oranı ise sadece yüzde 7. Kadın girişimcilerin durumu arzu ettiğimiz, ülkemizin sürdürülebilir kalkınması için ihtiyaç duyduğumuz seviyede değil.

Öte yandan, pandemi yarattığı bu zor süreçte kadın girişimcilerin aile ekonomisine katkıda bulunmak için çabalarını artırdıkları anlaşılıyor. TÜİK Haziran 2020 İşgücü İstatistiklerinde kadın işveren sayısının 36 bin artış gösterdiği görülüyor. Bu olumlu bir gelişmedir. Bu trendin sürmesi ve gelişmesi için Hükümet’in sağlayacağı destek mekanizmalarına ihtiyaç bulunuyor. Bu yönde kamu politikalarının kadın girişimciler için çok yararlı olacağına ve sürece katkıda bulunacağına inanıyorum.

Türkiye nüfusunun yarısını kadınlar oluşturuyor. Fakat eğitim ve iş hayatına bakıldığında, eşitlik kadınlar aleyhine ne yazık ki bozuluyor. Burada bizim gibi sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor. Bugün baktığımızda kadınların öyküsü eşitsizlikler üzerine kuruludur, iş yaşamı ve istihdamda kadına yarı yarıya pay düşmemesi de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarından biridir.

Cinsiyet eşitliği sıralamasında Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine ve raporuna baktığımızda 153 ülke arasından 130’uncu sırada olduğumuzu görüyoruz. Kadınların ekonomiye ve iş gücüne katılım oranında 136’ncı, eğitimde 113’üncü ve siyasi hayatta ise 109’uncu sıradayız. Bu rakamlar gösteriyor ki daha önümüzde uzun bir yol var.

Ne yazık ki pandemi ile birlikte kadın istihdamında küçük adımlarla da olsa ilerlemekte olduğumuz yolda geri adım atmaya da başladık. TÜİK’in Haziran 2020 İşgücü İstatistikleri ile birlikte, pandeminin kadın istihdamı üzerindeki etkileri görülmeye başlandı. Rapora göre, Mayıs- Haziran- Temmuz aylarında kadın istihdamı 8 milyon 312 bin kişi olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı döneminde görülen 9 milyon 107 bin kişilik istihdama kıyasla 795 bin kişilik bir kayıp var.

Şartlar ne olursa olsun ekonomideki kadın varlığını geriye götürmemek, tam tersine, korumak ve güçlendirmek lazım. Dolayısıyla politikalar planlanır ve uygulanırken de cinsiyetler arasında fırsat eşitliğini kollamaya dikkat edilmesi gerekiyor.

Unutmamalı ki, kadınların ekonomiye sağlayacağı katkı ve ortaya çıkacak yeni dünyada oynayacakları rol vazgeçilmez bir öneme sahip bulunuyor. Çünkü kadının ekonomiye dahil olması ülkeleri daha hızlı refah düzeyine ulaştırıyor.

Doğrusu, bu çalışmaları ‘yeterli’ bulmak için ‘Türkiye’de fırsat eşitliği var’ diyebilmemiz, kadın girişimcilerin ve kadın liderliğinin erkeklerle ‘eşit’ seviyeye gelmiş olması lazım. Özellikle son yıllarda fırsat eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi kavramlar iş dünyasının gündemine girmiş durumda. Kamuda kadın girişimcilerin ve kadın istihdamının desteklenmesi için önemli adımlar atılıyor. Bunlar güzel gelişmeler ama açıkçası daha fazlasına ihtiyacımız var. Çünkü önümüzde daha gidecek çok yolumuz var.

Bu alanda biz KAGİDER olarak neler yapıyoruz, yürüttüğümüz birkaç çalışmadan örnek vermek isterim:

Kadınlara kariyer basamaklarında fırsat eşitliği yaratmak ve kadın istihdamına katkıda bulunmak amacıyla Sanofi Türkiye ile birlikte sürdürdüğümüz ‘Geleceğin Kadın Liderleri’ projesi bu yıl 10 yaşında ve mezunlarımızın sayısı 1000’e ulaştı. Ülkemizin bu alanda en uzun soluklu çalışmalarından biri olan bu proje kapsamında, dezavantajlı genç kadınların profesyonel yaşamlarına iş yaşamına ve kariyer planlamasına yönelik yoğun bir eğitimin ardından daha hazırlıklı, daha güçlü başlamasına destek veriyoruz.

‘Fırsat Eşitliği Modeli’ (FEM) sertifika programımız ile kurumlarda işe alım, eğitim, kariyer planlama ve geliştirme gibi süreçlerdeki eşitsizlikleri saptamayı ve iş yaşamında cinsiyet ayrımcılığına dayalı yaklaşımlara son vermeyi amaçlıyoruz. FEM sertifikası programı, Türkiye’de iş dünyasında cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için örnek bir model. Bizimle birlikte yola çıkan şirketler hem istihdama katkıda bulunuyorlar hem de kadının güçlenmesini destekliyorlar. Bugüne kadar 37 şirket bu sertifikayı almaya hak kazandı.

KAGİDER Pusula ve Düş Ortağım portalları üzerinden kadın girişimcilere, girişimci adaylarına ve iş hayatına hazırlanan genç kadınlara online eğitimler veriyoruz.

Boyner Grup ve Bank of America iş birliğiyle “İyi İşler: Gıda ve Elektronik Dışı Perakendede Kadın Girişimcileri Güçlendirme Programı”nı, Migros ile tarım alanındaki kadın girişimcileri desteklemek için “Tarımda Kadın Girişimci Geliştirme ve Hızlandırma Programı”nı, Sephora ile kozmetik ve güzellik endüstrisinde kadın girişimcilerimize fırsat ve istihdam sunmak amacıyla ‘’Kadın Girişimcilerin Gücü – Kozmetik ve Güzellik Sektöründe Kadın Girişimcileri Geliştirme Hızlandırma Programı’nı başlattık.

Ayrıca, Turkishwin ve UPS Türkiye işbirliğiyle, özel sektörde kadın istihdamını ve liderliğini desteklemek için ‘Kadın Liderlik Platformu’nu kurduk. Bu kapsamda iş dünyasını bu konudaki iyi örnekleri konuşmak üzere düzenlediğimiz zirvelerde buluşturuyoruz.

Türk Tuborg A.Ş. iş birliği ve araştırma kuruluşu İpsos’un desteğiyle hazırladığımız Türkiye Kadın Girişimcilik Endeksi bu konuda önemli sonuçlar ortaya koyuyor.

Kadın girişimciler, erkek girişimcilerin karşılaştıkları sorunların yanı sıra onların karşılaşmadığı pek çok sorunla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Kadın girişimcilerin işlerini zorlaştıran faktörlerin başında finansa erişim, bilgi ve mentorluk eksikliği, rol model eksikliği, iş dünyasında cinsiyet eşitliğinin özümsenmiş olmaması gibi konular geliyor.

Kadının girişimci olarak ya da bir işe girerek ekonomik ve sosyal açıdan güçlenmesinin önündeki önemli bir diğer engel ise sosyal ve kültürel ön yargılar olarak karşımıza çıkıyor. Yani, toplumda erkeği hayatın merkezine koyan ve kadının asıl sorumluluğunu çocuk ve yaşlı bakımı gibi gören değerler ve kültür…

Covid-19 pandemisi herkesi etkiledi, ama kadınların erkeklerden daha fazla etkilendiğini söyleyebiliriz. Bunun birçok nedeni var. Salgın nedeni ile ağır darbe alan turizm, konaklama, perakende, eğlence ve danışmanlık gibi sektörlerde kadınlar ağırlıklı bir şekilde istihdam ediliyor ve kadın girişimcilerin bu alanlarda kurdukları, ciddi sayılara ulaşan işler var. Bunların çoğunu da krizden en ağır etkilenen mikro işletmeler oluşturuyor. Bu durum dünyanın birçok ülkesinde de böyle. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve OECD’nin de yayınladığı raporlarda belirtildiği üzere dünyada sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yüzde 70’ini ve kayıt dışı istihdamın çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor.

Genel olarak baktığımızda, daha az kazanan, daha az tasarruf edebilen, güvenli olmayan işlerde çalışmak zorunda kalan ya da yoksulluk sınırına yakın şartlar altında yaşamlarını sürdüren kadınların Covid-19’un ekonomik etkilerini çok daha fazla hissettiklerini görüyoruz.

Görünen o ki kadın istihdamını korumak için alınan önlemlerin arttırılması gerekiyor.

KAGİDER olarak bu zorlu süreçte özellikle ticarette, teknolojide, tarımda ve toplumsal hayatta kadının varlığını, temsilini destekleyecek çalışmalara ağırlık verdik. Kadın girişimcilerin bu krizi yönetmeleri için gerekli mentorluk desteğini veriyor, deneyimlerimizi paylaşıp birbirimizden öğrenebileceğimiz dijital platformlar oluşturuyoruz. Kamu ihalelerinde kadınlardan daha fazla alım yapılmasını, genç kadınların iş hayatına hazırlanmasını, kadınların teknolojiyi daha fazla kullanmalarını, ticaret ve ihracat bağlantılarını ve networklerini geliştirmeyi, pazara erişimlerini kolaylaştırmayı, tarım sektöründeki üretimlerini desteklemeyi ve şirketlerde fırsat eşitliği sağlamayı amaçlayan çok sayıda projemiz var. Anadolu’daki kadın girişimci networkünü genişletmek için şehir şehir istişare toplantıları yapıyor. Ticaretinkadinlari.com adıyla kurduğumuz portalda ülkedeki kadın girişimci havuzuna tek tıkla ulaşmayı mümkün kılıyoruz. Ayrıca kamu ile temaslarımızda kadın girişimcilerin sesi olmaya, kadın istihdamı için atılabilecek adımları çoğaltmaya gayret gösteriyor ve bunun için çalışıyoruz.

Sevgi SAYGIN – TOBB Bursa Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı

Ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasının yolu kadınlarımızı ekonomiye gerek girişimci gerekse de iş gücü olarak entegre etmekten geçiyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği çatısı altında 2007 yılında kurulan kadın girişimci kurulları da bu hedef doğrultusunda çalışmalar gerçekleştiriyor. Türkiye’nin 81 ilinde örgütlenen kadın girişimci kurullarımız, 7 bini aşkın üyesiyle ülkemizin en büyük ve en kapsamlı kadın girişimcilik ağı konumunda. Kurullarımız, kadın girişimcilerimize yönelik eğitim, etkinlik ve tanıtım çalışmalarıyla örnek projeler üreterek, girişimcilik ekosisteminin gelişmesi ve ülkemizden dünyada ses getirecek yeni girişimilerin çıkması amacıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Yapılan bu çalışmaların da katkısıyla ülkemizdeki kadın girişimcilerin sayısı 142 bine ulaştı.

TOBB Bursa Kadın Girişimciler Kurulu olarak bizler de kadınlarımızın iş gücüne katılımına ve ekonomik hayatta girişimci olarak rol üstlenmelerine katkı sağlayacak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bursa Ticaret ve Sanayi Odamızın destekleriyle sürdürdüğümüz çalışmalarımızda özellikle gençlerimize olumlu rol model olacak kadın girişimcilerimizin görünürlüğünün sağlanmasını hedefliyoruz. Girişimcilerimizin başarılı kadınlardan ilham almaları çok önemli. Bu doğrultuda Başarırsın Çünkü Kadınsın mottosuyla ‘Zirvedeki Kadınlar’ etkinliğimizi gerçekleştirdik. İş dünyasındaki başarılarıyla rol model olan kadın girişimcilerimizin bilgi ve tecrübelerini paylaştığı zirvemizin yanı sıra ‘İlham Veren Başarı Hikayeleri’ söyleşilerimize başladık. Böylece kadınlarımıza girişimcilik yolculuklarında rehberlik etmeyi ve iş dünyasında ve ihracatta kadınlarımızın sayısını artırmayı hedefliyoruz.

Dünyada artık dijitalleşme ve yüksek teknoloji odaklı yeni bir ekonomik düzen inşa ediliyor. Ticaretin kuralları, iş yapma biçimleri ve teknoloji değişiyor. Bu değişim ve dönüşüm sürecinde ülkemizin de dünya ekonomisinde yerini koruyabilmesi ve geliştirmesi için çağın ruhuna uygun nitelikte girişimleri ekonomiye kazandırması gerekiyor. Girişimcilik ekosistemimizin oyunun yeni kurallarına göre dönüşmesi, bilgi ve teknoloji üreten bir yapıya kavuşması kalkınmamız için kritik bir önem taşıyor. Genç ve gelişmeye açık bir girişimcilik ekosistemine sahip olan Türkiye’nin kadınlarımızın katkısıyla bunu başaracağına inanıyoruz.

Kadınların ekonomik ve sosyal yaşama etkin ve erkeklerle eşit oranda katıldığı ülkelerin tümü gelişmiş ülkeler kategorisinde yer almaktadır. Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan kadınların iş gücüne katılımının artırılması, ekonomik kalkınmanın sağlanması ve ülkemizin 2023 yılında dünyadaki ilk 10 ekonomi arasına girme hedefi açısından son derece önemlidir. Ülkemiz son yıllarda kat ettiği gelişime rağmen hala OECD ülkeleri arasında kadınların iş gücüne katılım oranının en düşük olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Kadın istihdamının artırılması için kamu, özel sektör ve sivil toplum birlikte hareket etmeli ve bu konu kurumların öncelik alanlarından biri haline getirilmelidir.

Hükümetimiz tarafından özellikle son yıllarda kadınlarımızın iş gücüne katılımını ve kadın girişimciliğini artırmak adına önemli çalışmalar gerçekleştiriliyor. Ticaret Bakanlığımızın bünyesinde “Kadın ve Genç Girişimciliği İhracat Daire Başkanlığı”nın kurulması, Kadın Girişimci Network Projesi, Kadın Kooperatiflerine yönelik çalışmalar, Sanal Ticaret Akademisi, E-Ticaret Akademisi, E-Ticaret Danışmanı, Kolay İhracat Platformu ve Kadın Kooperatiflerine yönelik çalışmalar kadın girişimcilerimize büyük destek sağladı. Öte yandan Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızca evde bakım desteği, doğum izninde yapılan düzenlemeler, kreş desteği, sigorta prim destekleri ve yarı zamanlı çalışma gibi uygulamalar da kadın istihdamının artırılması adına önemli çalışmalar oldu. İnşallah el birliğiyle hem kadın istihdamı hem de kadın girişimciliği açısından OECD ve AB ülkeleri ortalamalarını en kısa sürede yakalayacağız.

Kadınlar ‘cam tavan’ denilen, iş hayatına girişlerini ve yükselişlerini engelleyen birçok faktörle mücadele ediyor. Bunların başında kadınların rol ve sorumluluklarına ilişkin olumsuz kalıp ve yargılar yer alıyor. Ülkemizde 11 milyon kadın ev işleri sebebiyle iş gücü piyasasından uzak kalıyor. Ailevi sorumluklar, çocuk ve yaşlı bakımı gibi görevler yalnızca kadının sorumluluğunda görüldüğü için çalışabilecek durumda olan pek çok kadın iş gücü piyasasının dışında kalıyor. Bu algıların değişmesi ve toplumsal fırsat eşitliğinin sağlanması çok önemli. Mesleği olan, eğitimli tüm kadınların iş hayatına katılması gerekiyor. Yine bir fikri veya hayali olan tüm kadınlarımızın da girişimcilik cesaretini göstermesine ihtiyacımız var. Kadınlar iş hayatında risk alan, işlerine dört kolla sarılan, hedefleri doğrultusunda durmaksızın koşan, ne istediklerini bilen ve sonuç elde edene kadar olağanüstü fedakarlık gösteren varlıklar. Kadınlar bu özellikleriyle iş yaşamında büyük bir fark oluşturuyor ve bulunduğu organizasyona değer katıyor. Dolayısıyla kadınların iş gücü piyasasına girişlerini kolaylaştıracak ve kadın girişimci sayısını artıracak yeni proje ve politikalara ihtiyacımız var.

Covid-19 salgını tüm dünya için daha önce tecrübe edilmemiş çok zor bir sınav oldu. Sosyal ve ekonomik hayatı derinden etkileyen bu salgına karşı tüm ülkeler önce sağlık ve güvenlik, sonra ekonomi için mücadele ediyor. İş dünyası olarak bugüne dek birçok zorlu dönemi yaşadık ve üstesinden gelmeyi başardık. Ancak pandemi şimdiye kadar yaşadıklarımızdan çok daha farklı bir kriz dönemi. Bu krizi aşabilmek için ihtiyacımız olan en önemli yetkinlik dayanışma. Kadın-erkek hepimizin elini taşın altına koymasını gerektiren bir dönem yaşıyoruz.

Ülkemizde salgının ortaya çıktığı ilk günden bu yana hükümetimiz, bakanlarımız, sağlık çalışanlarımız, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşlarımız ve iş insanlarımız omuz omuza vererek toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerini sergiliyor. Kadınlarımız da her zaman olduğu bu sıkıntılı dönemde de bütün varlıklarıyla ülkemizin salgınla mücadelesine destek oluyor.

TOBB Bursa KGK olarak bizler de sürecin ekonomik boyutuna ilişkin çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Kurul üyelerimizle sürekli iletişim halindeyiz. Kadınlarımızın bu dönemde karşılaştıkları sorunları yakından takip ediyor, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte çözüm önerileri geliştiriyoruz. Şu anda normalleşme sürecinde 5 aylık bir dönemi geride bıraktık. Artık sürecin kadınlarımız ve şirketlerimiz için oluşturabileceği fırsatları konuşuyoruz. Özellikle dijitalleşme konusunda kadınlarımıza ufuk açacak, yönlerini belirleyecek yeni projeler gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Daha fazla kadının girişimini dijital ortama taşımasını, e-ticaret ve ihracat konularında kadınlarımızın ihtiyaç duyduğu bilgiye erişimini sağlamayı planlıyoruz.

Yeni dünya düzeninde artık dijitalleşme olmadan büyümek imkansız hale geldi. Dijital dünya düzenine hızlı bir şekilde adapte olan girişimciler gelecek hedeflerine daha emin adımlarla ilerliyor. Şu anda küresel ölçekte tüm sektörlerde firmalar dijitalleşmeye yönelik yatırımlarını artırıyor. Özellikle kadın kooperatiflerimiz ve kadın girişimcilerimizin e-ticaret sitelerinde daha aktif rol alabilmesini hedefliyoruz. Kurul olarak önem verdiğimiz bir diğer konu kadın girişimcilerimizin ihracatının artırılması. Bu noktada hem ihracat uzmanları hem üniversite öğrencileri hem de girişimcilerimiz arasında güçlü bir işbirliği köprüsü kurulması son derece önemli. Böyle bir yapının kurulması hızlı bir şekilde girişimcilerimizin ihracat yapmasını sağlayacağı gibi kalifiye personel yetişmesine de vesile olacaktır. Kadınlarımızın özverisi ve gayretiyle ülkemizin bu zorlu süreci de en kısa sürede atlatarak yeni başarılar elde edeceğine yürekten inanıyoruz.

Oya EROĞLU – BUİKAD YK Başkanı

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ve Tuborg’un hazırladığı Türkiye Kadın Girişimcilik Endeksi 2019 Raporu, Türkiye’de ki kadın girişimcilerin konumuna dair önemli ipuçları veriyor. Kadın girişimci sayısı yüzde 9’larda, kadınların istihdama katılım sayısı ise yüzde 34. Kadın girişimcilerin üçte biri yurtdışında da faaliyet gösteriyor.

Kadın girişimcilerin kurdukları şirketlerin faaliyet alanları incelendiğinde önde gelen sektörlerin toptan ve perakende ticaret ile imalat olduğu tespit edilmiş…

Kadın Girişimcilik Endeksi Araştırması’nın bulgularına göre Türkiye’de kadın girişimcilerin çoğunun 40 yaş üstü, evli, metropolde yaşayan iyi eğitimli kişiler. Ayrıca geleceğe yönelik ciro, ürün / hizmet gamı, teknoloji kullanımı, karlılık, inovasyon gibi konularda beklentileri oldukça pozitif, dijital / online pazarlama konuları başta olmak üzere bir işletmenin gerektirdiği tüm eğitimleri sınıf içi ve online olarak almaya istekli.

Ulusal düzeyde uzun vadeli kadın istihdam politikası oluşturmalı ve kadın girişimciliği bu politikanın tek değil ama önemli bir unsuru olarak değerlendirilmelidir.

Türkiye 2006 yılına göre, günümüzde özellikle finansal desteğin varlığı, hükümetin destekleme politikaları, araştırma ve geliştirme konusunda son 10 senede önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Yeni ve büyüyen firmalar için destekler gerek devlet yönetimi gerekse yerel yönetimler seviyesindeki politikalar içinde öncelikli olmuştur.

Türkiye’de kadın girişimcilerin sayılarının ve ekonomiye katkılarının artması için kadınların girişimci olmaya teşvik edilmesi ve güçlendirilmesi gereklidir. Kadın girişimcilerin yöresel olarak yatırım alanlarının değişebileceği dikkate alınarak Türkiye’deki kadın girişimcileri cesaretlendirecek teşviklerin bölgesel ve yerel özellikleri yansıtabilecek kapsamda olmasına da önem verilmelidir.

Kadın girişimcilere finansal yönetim eğitimi, teknoloji eğitimi ve modern teknolojinin kullanımı, teknik yardım, mali destek, kredi kolaylığı, altyapısal destek, hizmet sunulacak piyasanın bilinmesi, faaliyette bulunulacak alan hakkında derin bilgi sahibi olunması ve pazarlama ve hizmet sunumu tekniklerinin bilinmesi, güven artırıcı eğitim, e- ticaret, iyi zaman yönetimi ve becerilerin kazandırılması amacıyla gerekli teşvik, eğitim ve kolaylıklar sağlanmalıdır.

Kadınların bir iş yeri kurma ve yönetme aşamalarında, erkeklere kıyasla, sadece kadın olmalarından kaynaklanan daha fazla sayıda ve daha zorlu engellerle karşılaştıkları kabul edilmeseydi, kadın girişimciliği, kadın istihdamını ayrıca tanımlama ve bu konuda çalışma yapma gereği de doğmazdı.

Kadın girişimcilerin karşılaştıkları mikro sorunlar; güvensizlik, ticari ve yönetsel deneyim eksikliği, rol çatışması, ayrımcılıktır. Makro sorunlar ise; beceri ve mesleki eğitim, sermaye temininde kredi ve örgütlenmedir.

Türkiye’de yapılan araştırmalar sonucunda kadın girişimcilerle ilgili ortaya çıkan ortak sorunların başında, sosyal ve kültürel ortamda kadın rollerinin kalıplaşmış olması, eğitimlerinin yetersizliği, aile tepkileri, iş yükünün fazla oluşu, finans bulma güçlüğü, iktisadi teşviklere erişimdeki zorluklar, güvenilirlik sağlamak için kadınların erkeklerden daha fazla çaba gösterme gerekliliği ve kadınların kişisel özgürlüklerini kullanabilme ihtiyaçlarının artması gelmektedir.

Girişimci kadınlar, iş ve sosyal çevre arasındaki dengeyi kurmada zorluklar yaşamaktadır.

Dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgını ile birlikte milyonlarca kişi işini kaybederken, bu durumdan en çok kadın çalışanlar olumsuz etkilendi. Uluslararası bir danışmanlık şirketinin yayınladığı son analize göre; dünya genelinde kadın çalışanlar işlerini kaybetme konusunda erkeklere oranla 1,8 kat daha savunmasız. Kadınlar, küresel istihdamın yüzde otuz dokuzunu oluşturuyor ancak işten çıkarmaların çoğu da onlara yönelik yapılıyor. Sadece ABD de, pandemi döneminde işini kaybedenlerin yüzde elli dördü kadınlar oldu. Hindistan’da iş gücünün yüzde 20sini kadınlar oluştururken, işini kaybeden kadınların oranı ise yüzde 23.

Korona virüs salgınının etkilediği sektörlerde kadın çalışanların işleri erkek çalışanlara göre yüzde 19 daha riskli.

Küresel olarak toplam kadın istihdamının yüzde 4,5’i pandemi nedeniyle risk altında. Salgının en çok etkilediği konaklama ve yeme-içme sektörünün yüzde 54’ünü kadınlar oluşturuyor. Perakende ve toptan satış sektörlerinde de kadın istihdam oranı yüzde 43. Sanat, eğlence ve kamu yönetimi gibi diğer sektörlerde ise kadın istihdamı yüzde 46yı buluyor. Eğitim ve sağlık gibi kadın çalışan ağırlıklı sektörlerin ise nispeten daha az etkilendiği görülmekte.

Kayıt dışıyla birlikte, aile işlerinde para almadan çalışan kadınlar da büyük orana sahip. Çocuk veya yaşlı aile bireyine bakan, yemek, temizlik gibi işleri yapmak zorunda kalan ya da ailenin çiftçilik işlerini yapan kadınların oranı dünya genelinde yüzde 75’i buluyor. İş hayatında cinsiyet eşitsizliği ekonomik büyümeye de engel oluyor.

Eğer iş hayatında cinsiyet eşitliği sağlanmazsa 2030 yılında küresel ekonominin kaybı 1 trilyon dolar olacak. Ancak eşitlik sağlanırsa kazanç 13 trilyon doları buluyor. Sadece pandeminin etkilerini görüp, cinsiyet eşitliğinin sağlanması için harekete geçilmesi bile küresel ekonomiyi önümüzdeki 10 yılda 8 trilyon dolar daha fazla büyütecek.

Kadınların dışında bırakıldığı bir ekonomik toparlanma dünya ülkelerine milyarlarca dolar zarar getirebilir. Sürdürülebilir toparlanmayı kadınların ekonomik katılımı sağlayacak. Kadınlar olmadan tam toparlanma olmayacaktır.

Nilüfer ÇEVİKEL – DOSABSİAD YK Başkanı

Ekonomide sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi, nüfusun yarısını oluşturan kadınların, yaşamın tüm alanlarına aktif bir şekilde katılımı ile mümkün. Ancak ülkemizde kadının iş hayatına katılımı arzu edilenin çok gerisinde. TÜİK raporlarına göre Türkiye’de 1 milyon 246 bin girişimci var. Bunların sadece 134 bin tanesi kadınlardan oluşuyor. Bu rakamlar bize gösteriyor ki kadınların bu anlamda daha fazla bilinçlendirilmesi ve yüreklendirilmesi gerekiyor.

Türkiye, 2018/2019 yılı global girişimcilik izleme raporuna göre, erken aşama girişimcilik aktivitesi toplamında 48 ülke içinde 15. sırada yer alıyor. Girişimcilik aktivitesi açısından yoğun, iş fırsatı yaratma beklentilerinin de yüksek olduğu bir ülke olan Türkiye, halen kadın girişimcilerin erkeklere oranı açısından geri kalan altı ülkeden biri olarak konumlanıyor. Bursa da Türkiye ile aynı durumda. Kadın girişimciler çoğalsa da, erkeklerle oranladığınız zaman geride kalıyor.

Kadın girişimciliği geliştirilmesi gereken bir konu. Kadının öncelikle iş yaşamında yer almayı kendisinin istemesi gerekiyor. Kadınları cesaretlendirmek ve kadın girişimcilere işlerini kurma, büyütme ve yönetim aşamalarında erken safhalarda destek ve yönlendirme hizmeti sunmak önemli. Sermaye anlamında destek alabileceği platformlar olmalı.

Girişimci olmak isteyen kadınlar için KOSGEB’in destekleri var. Devlet desteklerinin yanında, yardımcı olacak, mentörlük yapacak sivil toplum kuruluşlarının sayısı artıyor. Önemli olan istemek. Kadınlar ne kadar güçlü olursa, ülke ekonomisi o kadar güçlü olur. Birçok güzel örnek var. Bunun yanında devletin kreş destekleri mevcut. Yaşlı bakımı için yine destekler var. Şu anda önemli olan sadece girişimcilik için teşvik etmek.

Kadınlar, genel olarak girişimcilerin karşılaştıkları sorunların yanı sıra bir de kadın olmaktan dolayı erkeklerden farklı olarak birtakım sorunlar yaşıyor. Kısaca bakmak gerekirse; kadının yerinin evi olduğunu direten ve ataerkil toplumlarda var olan toplumun geleneksel inanç ve baskısı; kadınların iş yaşamlarında, hangi meslek ya da pozisyonun kadın işi, hangilerinin erkek işi olduğunu belirlemede etken olan cinsiyete dayalı rol ayrımcılığı; cinsel ve duygusal taciz; kadın girişimcilerin, özel hayatlarıyla çalışma yaşamları arasındaki rol ikileminin ortaya çıkardığı sorun olan rol çatışması; kadının ev işlerinden ve çocukların yetiştirilmesinden sorumlu olması, onun iş yaşamında var olan bir işi geliştirmesine veya girişimsel yetenekleri geliştirmesine yeterince zaman ayıramamasında etken olan zaman darlığı; girişimcilik faaliyetlerinde bulunacak kadınların gerekli ve yeterli sermayeye sahip olmamaları sayılabilir.

Kadınların girişimcilik faaliyetlerinde karşılaştıkları bir diğer sorun ise, iş ve çevresel şartlardan kaynaklanan sorunlar başlığı altında toplanabilir. Bunlar ise; kadın girişimciliği konusunda dünya genelinde, bütüncül bakışın sağlanamaması ve örgütlenememe; kurumsal çeşitlilik ve koordinasyon zorlukları ve politika geliştirme ve uygulama ile ilgili engeller olarak sıralanabilir.

Kadın ister ev hanımı, isterse çalışan olsun, erkeklerden farklı olarak sorumlulukları var. Pandemi de öncelikli olarak evde yaşayanların sağlıkları ile ilgilenmek durumunda kaldı. Anne, baba gibi bireylerin ihtiyaçları noktasında ekstra bir efor sarf etmesi gerekti. En önemlisi de çocuğu olan çalışan kadınlar için uzaktan eğitimin getirdiği, çocukların evde olmasından kaynaklı, iş hayatında bölünmeler yaşandı. Bu aksaklıklar da erkeklere göre dezavantajlı duruma getirdi.

Mustafa Kemal Atatürk “Dünya yüzünde gördüğümüz herşey kadının eseridir” derken kadının toplum ve medeniyet içindeki yerini işaret etmektedir. Kadının gelişmediği bir toplum gelişemez. Girişimci kadın, insiyatif kullanan, risk üstlenen, karar alan, yöneten bir kimlik gerektirir. Zaman içinde kadına, kendi gücünü, potansiyelini ve yeteneklerini keşfetme ve kullanma olanağı verir ve toplumdaki statüsünü yükseltir. Toplumun gelişmesi, kadının kendini sürekli geliştirmesi ve iş yaşamında daha aktif roller almasıyla olacaktır.

Elif ÖZHAN – Kadın Ekonomi Platformu YK Başkanı

Ülkemizde kadın girişimciliği özellikle son yıllarda gündemde olan bir konu. Bursa bu konuda da önemli bir konuma sahip. Ticaret, sanayi, girişim gibi pek çok konuda lokomotif özelliği olan Bursa kadın girişimciliği konusu ile de fark yaratıyor. Dönüşen eko sistem kadın bakış açısının önemini ortaya çıkarıyor. Kadın girişimcilerin ekonominin içinde daha fazla olması için teşvik edilmeleri gerekiyor. Hayatın her alnında yaptığı dokunuşlarla fark yaratan kadınlar girişim konusunda da fark yaratabilirler.

Bu konuda ilk olarak önlerindeki dezavantajlar kaldırılmalıdır. Kendi bakış açılarını geliştirecekleri bir eko sistem oluşturmak gerekir. Bunun için fırsat eşitliğinin sağlanması gerekiyor. Teşviklerle beraber; çeşitli eğitimler, çalıştaylar, etkinlikler ile gelişim sağlanmalı. Aynı zamanda kadın girişimciliğinin her alanda olması sağlanmalı.

Bilindiği üzere eğitim seviyesi yüksek kadınların iş gücüne katılım oranı daha yüksek. Bu sebeple bir eko sistem oluştururken bunu en temelden başlatmak gerekir. Hep birlikte, öncelikle kendine güvenen, belirli temel yetkinlikleri edinmiş, güçlü, kendini ve dünyayı tanıyan “bireyler” yetiştirecek bir alt yapıdan yola çıkmak gerekir.

Biz faaliyetlerini yürüttüğümüz Kadın Ekonomi Platformu’nda “Kızlar Atakta”, “Altın KEP”, “Ekonomi Zirvesi” gibi projelerle bulunduğumuz bölgede bu açığı biraz da olsa kapatmaya çalışarak genç kadınları güçlendirecek işlere imza atmayı hedefliyoruz.

Çünkü; daha iyi bir geleceğin mimarı Türkiye’nin güçlü kadınları olacak. Yarın bu farkı görmek için bugün hep beraber taşın altına elimizi koymamız ve sorunları aksayan yerleri tespit ederek hızlı düzenlemeler ve iyileştirmeler yapmamız gerekiyor.

Öncelikle cesaretlendirmek gerekiyor. Daha yaratıcı ve daha odaklanmış bir bakış açıları var. Bu bakış açıları iş dünyası için fark yaratmanın temel faktörü. Nasıl girişimci olunacağına dair eğitimlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda okullarda bu konuda farkındalık yaratmak gerekiyor. Finans, üretim verimliliği, pazarlama, satış gibi konularda eğitim eşitliği sağlanmalı. Kadın girişimcilerin aldığı eğitimleri uygularken ne kadar başaralı ve dikkatli olduklarını göreceksiniz. Dünya ölçeğinde kadın girişimci olması için kadınların ürettiği iş fikirlerinin desteklenmesi gerekmektedir. Özellikle katma değerli alanlarda yapılan kadın girişimlerine pozitif ayrımcılık yapılmasında fayda var.

Kadınların istihdamını artırmaya yönelik çabaların hızlandırılması gerekiyor. Özellikle bizim gibi tarım konusunda çok elverişli bir ülke için kesinlikle kırsal bölgelerde yaşayan kadınların ekonomik konumlarının iyileştirilmesi gerekiyor. Dünyada tarım alanında çok küçük alanlarda çok fazla verim alınabilecek çeşitli yöntem ve teknolojiler gün geçtikçe artıyor. Kırsal bölgelerdeki genç kadınlara bu dünyayı tanıtarak katma değer üretme yolunun açılması gerekiyor. Bu yol açıldığında, bu yolda başarıyla yürüyen binlerce kadına hep birlikte şahitlik edeceğimize eminim.

Kadınların karşılaşabildikleri ayrımcılıkları engelleyecek sistemler ve eğitimler üretilmesi gerekiyor. Bununla birlikte genç kızlarımızı bugünün dünyasının konularında girişimlere teşvik etmek ve cesaretlendirmek yapabileceğimiz en doğru hamlelerden biri olacaktır.

Çünkü dünyaya baktığımız zaman ekonominin dinamiklerini belirleyen en önemli markaların teknoloji ve yazılım girişimleri olduğunu görmekteyiz. Biz de bir an önce bu alanlarda yetkin genç kadınlarımızı yetiştirip bu sahada söz sahibi konuma gelmeliyiz.

Elbette ki bu konuda çalışmalar yapılıyor, fakat yeterli değil. Çünkü dünya çok hızlı ilerliyor, gündem ve trendler sürekli değişiyor. Bizlerin öncelikle kendine güvenen, dünya standartlarının gerektirdiği temel yeterliliklere sahip, bakış açısı geniş bir nesil yetiştirmesi gerekiyor.

Bunun için genç kadınlara çok gezip, çok okuyabilecekleri, dünyayı tanıyabilecekleri fırsatlar sunmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü başarılı bir girişimcinin en önemli parametrelerinden birinin çok yönlü bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Yani farklı bakabilen ve fark yaratabilen kadınlara ihtiyacımız var.

Aslında bizlerin Kadın Ekonomi Platformu ile gerçekleştirmek için çaba sarf ettiğimiz en önemli konulardan biri de bu. Özellikle Bursa’da bilgisiyle, zekasıyla, yetenekleriyle bu farkı rahatlıkla ortaya koyabilecek binlerce kadın olduğuna inanıyorum. Bizlere düşen en büyük görev bu potansiyeli ortaya çıkartacak projeler ve alt yapılar geliştirmek. Ülkemizde kadın girişimcileri destekleyen programlar var. Bunların da sayısını hızlıca artırmamız ve dünya standartlarına uygun hale getirecek iyileştirmeleri yapmamız gerekiyor.

Aslında kadınların yaşadıkları sorunların başlıkları oldukça net. Fakat bazı çözümler toplumsal yapımız gereği belirli noktalarda tıkanıyor. Kadının sosyal hayatta ve aile yaşantısında üstlenmiş olduğu belli başlı görevler var. Doğal olarak bu görevler dolaylı şekilde kadının iş dünyasına da yansıyor. Bu konuyu maaş politikaları, inisiyatif alamama, yönetim aşamalarında yeterli söz hakkını bulamama, terfi ve temsilde karşısına çıkan sorunlar takip ediyor. Ya da sadece cinsiyetinden dolayı icra ettiği bazı mesleklerde kabullenme sorunlarıyla karşılaşabiliyor.

Bunları öncelikle temel eğitim ile aşmamız ve toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda sağlamamız gerekiyor. Çünkü ülkemize de, dünyaya da baktığımızda eşit şartlarda yarışan kadınların hayatlarımıza nasıl dokunduğunu, nasıl fark yarattığını görebiliyoruz.

Salgın yeni bir ekonomik gerçeklik yarattı. Ticaretin biçimi değişti. Dijital dönüşümde öncü olan girişimciler bu konuda bazı fırsatlar yakaladı. Perakendenin içinde olan birisi olarak yeni müşteri tarzını anlayan herkesin avantaj yakaladığını düşünmekteyim.

Araştırmalar salgın, doğal afet, kriz gibi durumlarda kadınların erkeklerden daha olumsuz etkilendiğini ortaya koyuyor.

Covid-19 tedbirleri dolayısıyla evde geçirdiğimiz süre arttı ve birçok kadın evden çalışmayı ilk kez deneyimledi. Dolayısıyla kadınların üzerindeki bakım yükü ve ev işlerine ayırdığı zaman da arttı. Bir bakıma hem evi hem de işi aynı ortamda, aynı zamanda yürütmek zorunda kalan kadınlar pandemi sürecinden fazlasıyla olumsuz etkilendi. Bunun üzerine bir de pandemi dolayısıyla hepimizin yaşadığı endişe ve psikolojik stres faktörleri de eklenince kadınların bu dönemden daha fazla olumsuz etkilendiğini söylemek mümkün.

Dünya hızla değişiyor, pandemi dünyaya yeni bir sosyal yaşam biçimi, yeni ekonomik düzenler ve yeni iş biçimleri getirecek. Özellikle internet teknolojilerinin hızlı ilerleyişi pandemi süreciyle birlikte bu konunun dünya gündemine uzun yıllar hakim olacağını gösterdi. Bizler bu konuda hızlıca pozisyon alarak kadınlarımızı eğitmeli, yeni girişimlere teşvik etmeli ve girişimlerini dünyaya açabilecekleri fırsatlar sunmalıyız.

Meltem Turan KOYLU – BOSİAD Yönetim Kurulu Üyesi

Bursa, Türkiye’nin sanayi başkenti. Bugüne kadar tekstil ve otomotivdeki gücüyle ön plana çıkmış olsa da artık sanayinin yanında turizm ve hizmet sektörlerindeki yatırımlarıyla da ülke ekonomisindeki gücünü ve etkinliğini yıldan yıla artırmaktadır. Ve tüm bunlar, kadınların Bursa’da iş hayatına daha fazla katılımı sağlamaktadır. Günümüz gerçekleri de kadınların ekonomik sistem içindeki yerinin giderek daha önemli hale geldiğini bizlere göstermektedir.

Kadınların iş hayatına katılımını ve kariyer basamaklarını tırmanmalarını engelleyen en önemli unsurun ise aile olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz kadınlar, aile içinde erkeklere göre daha fazla sorumluluk ve yük alıyoruz. Özellikle kadın çalışanların, çocuk sahibi olduklarında işten koptuklarına tanık oluyoruz. Bu durumu tersine çevirmenin en önemli yolu da başta kreş olmak üzere kadınlara iş dünyasında destek verecek mekanizmaların sağlanması olacaktır.

Tüm dünyada kadınların önünde çok fazla engel olmasına rağmen, Türkiye’de üst düzey yönetimlerde yer alan kadın sayısının her geçen gün artması da büyük bir gurur kaynağıdır. Bunu Avrupa dahil birçok gelişmiş ülkede bile göremiyoruz. Fakat kadınların bu ekosistemde daha fazla söz sahibi olmaları da gerekiyor. Evet, bugün Türkiye’deki girişimcilik ekosistemini geliştirmek adına çok önemli çalışmalar gerçekleştiriliyor, ancak kadınların iş hayatında ve girişimcilik dünyasındaki yerine daha fazla dikkat çekmek de gerekiyor. Yaratıcı fikirleri olan ve kendi işinin sahibi olan kadınlara yönelik daha fazla destek mekanizmaları sağlanmalı, daha fazla yol açılmalı. Hedef, daha çok kadının iş hayatına katılımı olmalı.

Özellikle kadınlara yönelik fırsat eşitliğini desteklemek ve bu durumu en ileri noktaya taşımak için kamu, özel sektör ve sivil toplum katkısıyla stratejiler geliştirmek gerekiyor. Daha fazla kadın istihdam eden ve bu yönde politika geliştiren şirketler için teşvikler hayata geçirilebilir. Kadının iş gücü niteliğini artırmak ve ekonomiye katılımını yükseltmek için özel eğitimler düzenlenebilir.

Bugün yaşadığımız koronavirüs pandemisinin de kadınları erkeklerden daha olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Evden çalışma sisteminin uygulandığı bu dönemde, kadınlar hem işlerini evden yürütmek zorunda kalmakta, bir yandan da çocuklarına bakıp, ev işleriyle ilgilenmek zorunda kalıyorlar. Ve tüm bunlar kadınların üzerindeki yükü artırmaktadır. İş dünyasındaki başarılarıyla göz dolduran kadınlarımızı korumalı, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin derinleşmesine fırsat vermemeliyiz.

Tülin TEZER – Seger Genel Müdürü

Ülkemizde 82 milyonluk nüfusun yüzde 50’sini oluştursak da sahip olduğumuz potansiyele rağmen iş hayatında azınlık olarak kalıyoruz. 40 milyonluk kadın nüfusunda 30 milyonun çalışma yaşı aralığında olduğu ve sadece 9 milyonunun istihdama katıldığını açıklayan önemli araştırmalar var. İstihdama katılımdaki bu oranın girişimciliğe baktığımızda da pek farklı olmadığını söyleyebiliriz. Kadınların yüzde 40’ı girişimciliğe sıcak baksa da fikirlerini hayata geçiren kadın girişimci oranı sadece yaklaşık yüzde 8 oranında seyrediyor. Bursa özelinde değerlendirdiğimizde kadın girişimci sayısı ve potansiyeli bakımından önemli bir şehir olduğunu söyleyebiliriz. İzmir, İstanbul, Ankara ve Antalya ile birlikte Bursa en fazla kadın girişimcinin iş hayatına atıldığı kentler arasında yer alıyor. Geleceğe yönelik fikirlerin üretildiği, iş dünyasını yeniden şekillendiren yeni bir ekosistem içerisinde daha fazla kadın katılımcıya ve kadınların bu ekosistem için katkılarına ihtiyaç var. Bu yeni ekosisteme de kadınların liderlik etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Özellik endüstri devriminden başlayıp günümüze uzanan süreçte erkekler sayıca iş hayatında kadınların önünde yer aldı. Günümüzde halen her 100 erkeğin 77’si iş yaşamına katılırken her 100 kadından sadece yaklaşık 33’ü iş gücüne dahil olabiliyor. Diğer bir değişle ülkemiz sahip olduğu kadın potansiyelini kullanamıyor. Son yıllarda kadın istihdamının artırılması için özellikle iş hayatında cinsiyet eşitliğini vurgulayan çalışmalar hayata geçiriliyor. Bunlardan biri de Birleşmiş Milletler Global Compact’ın uyguladığı WEPs (Kadının Güçlenmesi Prensipleri)’tir. Seger 2016 yılında WEPs (Women Empowerment Principles)’i imzaladı ve ardından Global Compact, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma grubunun altında yer alan Kadının Güçlenmesi Bursa Platformu’na katıldı. Bugün toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik gösterdiğimiz duyarlılıkla WEPs logosuna ürün kutularımızda yer vererek 70’den fazla ülkeye ulaştırıyoruz.

Bu tarz projelerin çoğalması, aynı zamanda işe alım ve terfilerde kadınlar için yapılan pozitif ayrımcılığın artarak devam etmesi, şirketlerde kadın çalışan kotasının yükseltilmesi, başarılı kadın rol modellerin daha fazla ön plana çıkarılması, hem çalışıp hem evi ile ilgilenmek zorunda olan kadın çalışanlara tanınan yasal hakların artırılması kadınların iş hayatında daha fazla yer almalarına katkı sağlayacaktır. Kadının istihdama katılmasıyla da çift kazananlı hane modeline geçilmesi, kadınların ev içinde daha çok söz sahibi olma imkanını artırırken, hanenin gelir düzeyini yükseltecek, kadınların yaratıcılıklarını, becerilerini ve yeteneklerini geliştirecek, yoksulluk riskini azaltacaktır.

2011 yılında Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi ile daha önce hiç iş yaşamında olmayan kadınları aldıkları eğitimler sonucunda, Bursa’daki fabrikamızda iş yaşamına kazandırdık. İş yaşamına ilk kez Seger’de adım atan kadınlar, halen şirket bünyesinde çalışmaya devam ediyor. Bu gibi projelerin artarak çoğalması kadınların iş hayatında daha fazla yer alabilmesi için son derece faydalı adımlar olacaktır.

Gerek devletimizin sunduğu teşvikler gerekse STK’ların bu alanda çalışmaları mevcut. Şehirlerde kadın girişimcileri bilinçlendirmek, cesaretlendirmek ve yönlendirmek amacıyla seminerler düzenleniyor. Kadın nüfusun iş hayatına en az katılım gösterdiği şehirlere odaklı projeler yoğunlaşabilir. Bankaların kadın girişimcilere yönelik teşvik paketleri çoğaltılabilir. Ayrıca neredeyse her kentimizde girişimcileri desteklemek amacıyla kurulan KOSGEB’ler var. Ancak mevcut rakamlar bu çalışmaların da henüz yeterli karşılığı bulmadığını gösteriyor. Her ne kadar kadınları girişimci olmaları yönünde çalışmalar, projeler artsa da kadınların da bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor. Toplumumuzda kadınlar kendilerine sunulan rolleri hiç sorgulamıyor ve kabul ediyor. Ailelerini ihmal edeceklerini, çocuklarına zaman ayıramayacaklarını, evdeki işlerini aksatacaklarını düşünerek daha fazla sorumluluk almaktan kaçınıyorlar ve karşılarına çıkan kariyer fırsatlarını kaçırabiliyorlar. Aslında kadınlar zorluklarla mücadelede sahip oldukları becerilerinin ve farklı konularda organize olabilme gibi yeteneklerinin farkına varmalı ve iş hayatında engellerle karşılaşsalar da bu nitelikleri ile başarı kazanabileceklerini bilmeliler.

Kadınların çalışma hayatında karşılaştığı birçok sorundan bahsedebiliriz. Çalışma saatleri dışında ve hafta sonları çalıştırılmaları fakat buna karşın hak ettiklerinden az ücret almaları, fazla mesai nedeniyle aşırı yorgunluk ve sosyal hayatlarına yeterince vakit ayıramama, işlerinde başarılı olmalarına rağmen terfi alamama ve kötü çalışma koşulları nedeniyle işten ayrılmak istediklerinde kıdem tazminatından mahrum edilmeleri gibi sorunlar yaşanıyor. Ayrıca sözlü taciz, mobbing ve cinsiyet ayrımı yapılması da karşılaşılan önemli sorunların başında geliyor.

Kadınların yaşadığı sıkıntılardan biri de şiddete uğramaları. Seger olarak, Bursa’da bulunan Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği ile bir iş birliği protokolü yaptık. Bu işbirliği, herhangi bir şiddete uğrayan Seger çalışanları ve yakınlarına dernek tarafından ücretsiz destek sağlanmasını da kapsadı. Yönetim kadememizin %35’sini, üretim hattı çalışanlarımızın %25’ini kadınlar oluşturuyor. Seger, daima kadının iş dünyasına var olması ve güçlenmesi için bünyesindeki çalışan sayısını artırmaya, projeler üretmeye ve projelere destek vermeye devam edecek.

Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını, milyonlarca çalışanın işini kaybetmesine neden oldu. Bu durumdan elbette kadın çalışanlar da olumsuz etkilendi. Salgının en çok etkilediği konaklama ve yeme içme sektörü, perakende ve toptan satış, sanat ve eğlence gibi sektörlerde kadın çalışanların çalışma oranları yüzde 50’ye yakın. Eğitim ve sağlık alanında çalışan kadınların diğer sektörlerde çalışan kadınlara oranla nispeten daha az etkilendiğini söyleyebiliriz. Dünya genelinde yapılan bir araştırmanın sonuçları küresel istihdamda kadınların oranını yüzde 39 olarak gösterirken kadınların erkeklere göre iş kaybı riskinin yüzde 19 dan fazla olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca evden çalışma düzenine geçen çalışan kadınların hem işleriyle hem de evleri ve çocukları ile ilgilenme zorunlulukları, bununla birlikte ekstra baskı yaşamalarının Covid-19’un neden olduğu bir diğer önemli sorun olduğunu belirtmekte fayda var.

Yasemin YEŞİLOVA – Yeşilova Holding YK Üyesi

Değişen ekonomik ve sosyal gelişim, kadınlarımızın iş hayatında daha aktif olarak rol almalarını sağlamıştır. Sanayi Devrimi’ne kadar kadınlarımızın toplumdaki yeri belirli çerçevelere sığdırılmışken, artık günümüzde kadınlar toplumun her alanında kendilerini kanıtlamış durumdadır. Ataerkil bir yapıya sahip olan ülkemizde kadınların iş hayatına ilişkin tabular yıkılmış, kadınlarımıza söz hakkı verilmiş ve bugüne baktığımızda büyük sanayi kuruluşlarını yöneten konuma yükselmişlerdir. Ancak bu yeterli değildir, ülkenin yüzde 50’sini oluşturan kadınlarımız tüm potansiyellerine rağmen özellikle iş hayatı ile ilgili pek çok konuda hala azınlık olarak kalmaktadır. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ve Tuborg’un hazırladığı Türkiye Kadın Girişimcilik Endeksi 2019 Raporu incelendiğinde ise kadın girişimci sayımız erkek girişimci sayısının yarısından daha az bir orana sahip.

Bu kapsamda da Türkiye’de kadın girişimciliğini desteklemek amacıyla kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları tarafından çeşitli proje ve programlar organize edilmektedir.

Kadın girişimci demek daha refah, daha gelişmiş, güçlü ve sağlam temelli bir ülke demek.

Kadın girişimciye verilecek olan tüm destekler ülke ekonomisine önemli bir girdi sağlayacak, aynı zamanda da istihdama katkı koyacaktır.

Kadın girişimciliğinin geliştirilmesine yönelik olarak atılması gereken adımlara baktığımızda da ilk olarak finansman erişiminin kolaylaştırılması, iş hayatında kadının hayatını kolaylaştıracak sosyal imkanların arttırılması ve bölgesel yapılara uygun destek sisteminin kurulması gerekmektedir. Tabii bunlardan önce kadınlarımızın kendilerine inanmaları lazım.

Son dönemdeki araştırma sonuçları ve toplumumuzun tutumu incelendiğinde, yeni açılan iş yeri sayısı bakımından erkek girişimcilere oranla gittikçe artan bir grafik sergileyen kadınlarımızın girişimcilik alanında oldukça başarılı oldukları karşımıza çıkmıştır. Kadınlarımıza daha fazla fırsat eşitliğini tanıyarak ve cinsiyete yüklenen rolden kaynaklanan engelleri kaldırarak başarı düzeylerinde ciddi bir ivme kazanılacaktır.

Kadın girişimcilerimiz, erkek girişimcilere göre iş kurarken ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunlar nedir derseniz, sosyal ve kültürel ortamda kadın rollerinin kalıplaşmış olması, eğitimlerinin yetersizliği, aile tepkileri, bürokratik engeller, iş yükünün fazla oluşu, finans bulma güçlüğü, güven sağlamak için kadınların erkeklerden daha fazla çaba gösterme gerekliliği ve kadınların kişisel özgürlüklerini kullanabilme ihtiyaçlarının artması gibi birçok engel kadın girişimcilerimizin işletmelerini kurmalarını veya mevcut işletmelerini ayakta tutmalarına engel olmakta ve işlerini zorlaştırmaktadır.

Tüm dünyayı derinden etkileyen Covid-19 salgınıyla birlikte gelen uzun süreli karantina süreci açıkçası hem Türkiye’de hem de dünyada kadınlarımızı daha derinden etkiledi. Salgın boyunca çalışma şartları oldukça güçleşen sağlık ve hizmet sektörü çalışanlarının dünya genelindeki oranına baktığımızda yüzde 70’ini kadınlarımızın oluşturduğunun görüyoruz. Bu süreçte onlara ne kadar teşekkür etsek az…

‘Evde Kal’ uyarılarıyla birlikte çoğu şirketin evden çalışma modeline geçmesi, okullarda örgün eğitime ara verilmesiyle çocuklarıyla evde olan kadınlarımızın açıkçası bu süreçte oldukça yıprandığını düşünüyorum. Bir yandan ev işleri, bir yandan çocuklar, bir yandan şirket işleri ve tabii ki bir yandan da aileyi virüsten koruma süreci. Bu zorlu zamanlar ayrıca kadınlarımıza farklı bakış açılarını da getirdi, dijitalleşmenin önemini bir kez daha fark ettiler ve kendilerine yeni normalde yeni iş fikirleri yaratan ya da hazırlığını yapan kadınlarımız ortaya çıktı.

Hepimiz zor günler atlattık ve atlatmaya da devam ediyoruz. Umuyorum ki yeni yıl ile hepimiz sağlıkla eski günlerimize kavuşur, daha nice başarılı kadınlarımızın işleriyle gururlanırız.

Müfide KARADUMAN – İTSO Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı

Türkiye’de kadın girişimciliği önemi siyasetçiler tarafından bilinmesine rağmen destekler konusu hep göz ardı edilmişti. Bunun birkaç sebebi vardı; erkek egemen siyasetçiler ve iş adamları kadınlar çalışırsa; evdeki konforlarını kaybetmekten, ekonomik özgürlüğünü kazanan kadının aile içinde söz sahibi olması ile iktidarlarını kaybetmekten çekinmişler toplum değer yargıları da onları desteklemiştir.

Ta ki TOBB Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun talimatı ile ticaret sanayi odaları ve borsalar nezdinde 2008 yılında kadın ve genç girişimciler kurullarının oluşturulması, iş kadınlarımızın kendilerine olan özgüvenlerini arttırmış, başarılı rol modeller yazılı ve görsel basında sosyal medyada sosyal hayatta daha çok yer bulmuş ve kadınların girişimciliğe heyecan duymalarını sağlamıştır. Bu bağlamda devlet de üzerine düşeni yapmış Kadınlarımız ve gençler için KOSGEB ve İŞKUR iş birliği girişimcilik eğitimleri ve hibe ve uzun vadeli parasal destekler ile girişimciliği desteklemiştir.

Bursa’mızı bu konuda şanslı bir il olarak görüyorum. Bursa’daki iş kadınlarımızın her birinin bir hikayesi var hepsi birer rol model 2008 yılından bu güne merkez ve ilçelerinde Bursa İl İcra Kurulu olarak meslek Lise ve üniversite öğrencileri ile yaptığımız toplantılarda girişimciliğin yol haritasını ve başarılı girişimcilerimizin nelerle mücadele ettiklerini karşılaştığı güçlükleri anlattık ve binlerce gence ulaştık.

Kadın girişimciliğine verilen destekler sevindirici ancak bu desteklere ulaşma yolları hiç kolay değil, eğitimi alıyorsunuz ancak projeyi kendinizin hazırlaması çok zor diyelim bunları aştınız başlangıç sermayesine ihtiyacınız var önce yatırım yapıp sonra gerekli evrakı tamamlayarak paranızı KOSGEB’den tahsil etmeniz gerekiyor. Yurt dışında iyi projelere melek yatırımcılar destek veriyor örneğin Almanya’da Uğur ve Özlem Şahin çiftinin Biontech firmasına yapılan maddi desteklerle bugüne gelmişlerdir. Yukarıda bahsettiğim gibi öğrencililere bilgilendirmeğe devam edilmeli hatta ilkokuldan itibaren girişimcilik dersi yanında kişi hakları ve hukuku ile ticaret bilgisi dersleri de özet olarak konulmalı

Ayrıca aileler çocuklarını iş hayatından uzak tutmamalılar ben bugün iş hayatında başarılı isem bunu aileme borçluyum zira ben kız çocuğu olmama rağmen babamın kabzımallık mesleği sebebiyle çocukluğum Hal’de babamın ofisinde ve meyve bahçelerinde geçmiştir. Aileler çok koruyucu davranıyorlar çocuklar hayatın gerçekleri ile çok geç karşılaşıyorlar bu da gençlerin aleyhine oluyor.

Kadınlar iş hayatına atılmak için önce eşinden sonra aile büyüklerinden icazet almak zorunda kalıyorlar zira mecbur kalıyorlar başlangıç sermayesine ihtiyaçları başka türlü karşılamaları mümkün olmuyor. Aynı sermayeyi biri kız biri erkek evladına veren aile büyüğü erkek çocuk işini kaybetse sorun etmez ve ikinci şans verirken kız çocuk için ikinci şans asla olmamaktadır. Bunu bilen kadın girişimci başarılı olmak için gece gündüz çalışır aileden laf gelmesin diye işini eşini ve de çocuklarını asla ihmal etmez tüm enerjisini kullanır ve başarılı olur bu sebeple Kadın Girişimciler çok çok alkışlamak gerekir. Kadın girişimcilerimiz için en büyük sorun finansmana erişmekteki engellerdir.

Ayrıca kadın girişimcilerimiz borçlarına çok sadıktırlar, kredi notları epey yüksektir. Bunu banka istatikselinden de teyit edebilirsiniz.

Kadın girişimcilerimiz değişime çabuk ayak uyduruyorlar satış yöntemlerini değişikliğe gidenler için pandemi süreci avantaj bile olmuş olabilir. E-ticaretten uzak olanların işi epey zor, kadın veya erkek fark etmiyor. Pandemi sürecinde maliyetlerimi aşağı çekmek için gayret gösterdik, hizmet sektöründeki 2 firmamızdan biri 3 ay gibi kapalı kaldı ancak çalışan 2 firmamızın çalışıyor olması nedeniyle zorlanmadık. Mobilya firmamızda satışlarımız yurtdışına devam etmektedir.

2021 yılında Pandemi sürecinin sona ermesi ve normal hayatımıza dönmek en büyük arzumuzdur. Tüm kadınlarımızın 19 Kasım Dünya Kadın Girişimciler Günü’nü kutluyor 2020 yılındaki tüm sorunların sona ermesini 2021 yılının sağlık içinde bol kazançlı bereketli olmasını temenni ediyorum.

Ece GÜNDOĞDU – Gemlik TSO Kadın Girişimciler Kurulu

2007 yılında Türkiye Odalar ve Birliği çatısı altında kurulan kadın girişimciler Türkiye’nin 81 ilinde faaliyet göstermekte olan kadın girişimcilerimizin 7 bin üyesi ile en geniş kadın girişimciler olarak sayısı her geçen yıl artmaktadır. Kadın girişimcilerin eko sistemin gelişmesi ve ülkemizden dünyaya ses getirecek faaliyetler de bulunması ekonomik alanda önemli bir görev üstlenmektedir.

Bursa Kadın Girişimciler Kurulu, BTSO bünyesinde kadın girişimcilik konusunda genel politikalar geliştiren ve görüş oluşturulmasına katkıda bulunan istişare bir kuruldur. Kurul aynı zamanda kadın girişimcilere eğitim, kapasite geliştirme desteği ile girişimci fikirlerini hayata geçirmelerinde destek sağlamak üzere kurulmuştur.

Kadın girişimci potansiyelinin nicelik ve nitelik bakımından geliştirilmesi ve daha donanımlı hale getirilmesi amacıyla politika belirlemek ve girişimcilik kültürünün kadınlar arasında gelişmesine öncülük etmenin yanı sıra; Kadınlara kişisel gelişim yollarını öğreterek kariyer geliştirme fırsatları sunmak için adımlar atılmasını sağlamalıyız.

Yapılan çalışmaları henüz çok yeterli buluyorum. Bizler; girişimci ruhlu kişilere, bu özelliklerini daha etkili ve verimli kullanabilmelerini sağlayacak ve iş kurmayı düşünenlere kuruluş ve devamında işi sürdürme süreçlerinde ihtiyaçları olacak temel bilgileri vermek ve yol göstermek amacıyla seminer, panel ve bunun gibi eğitim etkinliklerinde bulunmak, kadın girişimcilerin deneyimli girişimciler yanında staj yapmalarını sağlamak, yurt dışında, özellikle AB ülkelerinde yabancı girişimciler yanında kısa süreli staj imkânları yaratmakta, koçluk sistemi geliştirerek yeni iş kuran girişimcilere deneyimli girişimciler tarafından belli sürelerde destek sağlamak adına çalışmaları da yürütmekteyiz.

Ülkemiz de iş yaşamı ile ilgili ekosistem büyürken, doğal olarak kadınların iş yaşamındaki ağırlığı da artıyor. Ama ne yazık ki dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye’de de kadın çalışanlar iş yaşamının içerisinde bazı zorluklara maruz kalıyorlar. Aslında belirli bir tecrübeye ulaşan her insan, iş yaşamında aynı sıkıntıları çekiyor; ancak kadınların bu sıkıntılar dışında yüzleşmek zorunda olduğu başka sorunlar da bulunuyor. Kadınların iş yaşamında en fazla karşılaştıkları zorluklardan biri, yeterince ciddiye alınmamak. İş hayatında karşılaşılan profesyonellerin bu tarz yaklaşımlar sergilemeleri, kadın çalışanların veya kadın girişimcilerin motivasyonlarını düşürebiliyor.

Pandemi döneminde özellikle iş, ev, çocuk ve yaşlı bakımı ile çocukların eğitim sürecine de destek olan kadınların üzerindeki yükün daha da arttırarak etkili olduğunu düşünmekteyim.

2021 yılında; Türkiye Kadın Girişimciler Gemlik TSO KGK temsilcisi olarak kadınların ihtiyaç duyacakları bilgilere ulaşmaları, iş pazarlarına erişmeleri ve tecrübelerini birbirlerine aktarabilmeleri için başlattıkları proje kapsamında kadın istihdamını artırmayı hedeflemekteyiz.

Tülay Hacıoğlu ŞENGÜL – Maysan Mando Genel Müdürü

Erkek egemenliğinin yoğun olduğu iş dünyasında, kadın girişimcilerin ve kadın çalışanların daha fazla desteklenerek ve cesaretlendirilerek ekonomiye ve istihdama kazandırılması, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında bir hayli önem taşımaktadır. Cam tavanları kırmış ve şirketlerin zirve yönetimlerine kadar tırmanmış kadın yöneticilerin ve girişimcilerin başarı hikayeleri tüm kadınlara ilham olmakta ve bu sayede yeni başarı hikayeleri yazılabilmektedir.

“Cehaletin en büyük korkusu kadındır; çünkü kadın öğrenirse çocuklarına da öğretir” sözünü çok severim. Bir ekosistemin temel taşlarından olan değerli kadınlarımıza cinsiyet gözetmeksizin yetkinlik ve yetenekleri dikkate alınarak eşit fırsat sağlandığı takdirde onların da bunu en iyi şekilde değerlendirebildiklerini ve başarılı olduklarını görüyorum.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 153 ülkeyi kapsayan Küresel Cinsiyet Uçurumu 2020 Raporu’na göre Türkiye’deki kadın yönetici oranı sadece yüzde 14,8. Ülkemizde kadın çalışanlar ve girişimciler, genel olarak sanayisi ve ekonomik faaliyetlerdeki çeşitliliğiyle ön plana çıkmış olan büyük şehirlerde yoğunlaşıyor. Bursa da bunlardan biri. Son 10 yıl içerisinde Bursa’nın da dahil olduğu büyük şehirlerimizde kadın girişimci ve çalışan sayısının arttığını büyük bir mutlulukla görüyorum. Bununla birlikte gelinen seviye hala %50-%50’lik olması gereken dengenin çok altında.

Kadın girişimcilerin ve yöneticilerin iş dünyasında daha fazla yer alması için sektörde kadınların ve erkeklerin dengeli bir şekilde istihdama katılması gerekiyor. Sektörümüzde bu dengeyi görebilmek için kız çocuklarının mühendislik fakültelerini de tereddüt etmeden tercih edebilmesi gerekiyor. Bu tercihlerin bilinçli yapılabilmesi için ise orta okul ve lise çağındaki genç kızlarımızı ortak bir politika ile bilinçlendirmeli ve yüreklendirmeliyiz. Paralelinde erkek çocuklarımızı da toplumsal cinsiyet eşitliği konularında bilinçlendirerek mesleklerin cinsiyeti olmadığı ve kimsenin cam tavanları kırmak zorunda kalmayacağı bir dünya için taze zihinlere topyekün dönüşebilmeliyiz. Maysan Mando’nun ilk kadın genel müdürü olarak şunu belirtmeliyim ki; kadınların hayatına dokunan, onların hayatlarında pozitif etki yaratan ve onların da başka kadınların hayatlarında değer yarattığı bir zincirin halkası olmak istiyor ve bunu bir kadın lider olarak Maysan Mando’da devam ettirmekten gurur duyuyorum. Toplam 485 kişilik ekibimizde yönetim ekibimizin %36’sı kadınlardan oluşuyor. Tüm ofis çalışanlarımızla birlikte düşündüğümüzde %30 kadın çalışanımız bulunuyor. Saha çalışma ortamına da kadın arkadaşlarımız katılmaya başladı. Pozitif ayrımcılık yaparak değil fırsat eşitliği yaratarak kadınlarımızın şirketimizdeki oranını artırıyoruz. Eşit ve adil insan kaynakları politikalarımızla da bunun sürdürülebilirliğini garanti ediyoruz. Esnek ve uzaktan çalışma imkanlarımız sayesinde Covid-19 pandemisinin özellikle çalışan kadınlar üzerine yüklediği tüm ilave sorumluluklara rağmen onların istihdamdan uzaklaşmadan şirketimizde ve çalışma yaşamında var olmalarını destekliyoruz.

Geleceğe umutla bakıyoruz; çünkü gelecek güçlü kadınlarla daha güzel gelecek.

İpek YALÇIN – Thierry Diniz Genel Müdürü

Türkiye’de kadın girişimcilerin oranı oldukça düşük. Toplam girişimciler içinde kadın girişimci oranı sadece yüzde 9 civarında. İşveren oranı ise yüzde 2’lere yakın. . Toplumumuzun yarısını kadınların oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu oranın kabul edilebilecek, bizleri memnun edebilecek bir oranın oldukça uzağında olduğunu görmek hiç de zor değil. Türkiye’de kadın girişimcilerin yüzde 66’sı 40 yaşın üstünde işlerini kurdu bu da bizim kadın girişimcilik oranının neden düşük olduğunu gösteriyor. KOSGEB desteği alan birçok yeni kadın girişimci 1 yıllarını tamamlayamadan işlerini kapatıyorlar. Nedeni arkalarında onlara rol model olacak kadınların azlığı, düştüklerinde onları motive ederek devam kararı verdirecek yakınlarının olmaması.

Kadın toplumsal değişimin en etkin aracıdır ve dünya ekonomisinin de değerlendirilmeyen en büyük doğal kaynağıdır. Kadın güçlenince toplumun güçleneceğini kadın-erkek ayırt etmeden kabul etmemiz ve çalışmalarımıza bu yolda devam etmemiz şart. Dünyadaki kadın istihdamının yüzde 1 artması ile GSMH 80 Milyar dolar artacak. İş gücüne katılım az olma nedenlerin başında; yaşlı ve çocuk bakımı, evlilik, göç, eğitim ve maaş eşitsizliği, çevre baskısı, sosyal yaşam gelmektedir. Bu neden ile yaşlı ve çocuk bakımına yönelik çözümler ve aile içi şiddet ve çevre baskısı konuları alınacak ilk önlemler arasında olmalıdır.

Genç girişimcilerin ve yöneticilerin iş dünyasında yer alması değil de kalıcı olması için “ mentörlük” sisteminin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun artık bir kadın meselesi olarak görülmeden; pozitif ayrımcılık yapıyormuş gibi değil sahiden iş hayatına katkıları ve performansları göz önüne alınarak ayrımcılık değil ama ket vurmadan yollarının açılması gerekmekte. Üniversitedeki kız çocuklarımıza daha çok dokunmalı, onların yollarını açmalıyız. Bu neden ile sivil toplum- özel şirket- üniversite iş birliktelikleri önem arz etmekte.

Kadınların ekonomik yaşama daha fazla katılmaları, kalkınma ve büyümeden daha fazla pay almaları ve aile içindeki konumlarında iyileşme sağlanması, kalkınmışlığın gerekleri arasında yer almaktadır. Türkiye’de kadın istihdam oranı yüzde 30 civarlarında iken, aynı oranın gelişmiş coğrafyalar ve Avrupa ülkelerinde yüzde 62 olduğunu görmek mümkün. Bu oranın Cinsiyet eşitsizliği raporunun her kademesinde düşük olduğunu görebiliyoruz. Siyaset, istihdam, eğitim, eşit maaş vb.

TBMM’de kadın milletvekili oranımız yüzde 15 seviyelerinde. Birerde okumuştum “ kadınlar siyaseti seçmiyor, siyaset için seçilen kadınlar “ var. Kadınların erkekler ile eşit ücrete sahip olmaları için 200 yıl geçmesi gerekli. Cinsiyet dengesi oluşturulmuş bir yönetim ekibi; karar alma sürecinde farklı perspektifler, dengeli kurumsal yönetim, ticari kazanç ve finansal performans artışı demek

Covid-19 hem toplumsal hem de ekonomik olarak toplumun her kesimini etkiledi. Ancak verilerden de gördüğümüz kadınları daha çok etkilemiş durumda. Kadınlar tüm dünyada, sağlık ve sosyal hizmet sektörlerindeki işgücünün %70’ini oluşturuyor. Türkiye’de ise hemşirelerin %70’i, ebelerin %100’ü, doktorların ise yarısını kadınlar oluşturuyor. Ayrıca ev ve bakım hizmetlerini de kadınlar üstlendiği için salgın sebebi işle kadının evde kalması ve bakım hizmetlerini üstlenmesi gerekmekte. Daha önce ailedeki yaşlılar; çalışan annenin desteği iken; bu süreçte 65 yaş üstü riski nedeni ile bu bakım hizmeti de anneye dolayısı ile kadına kalmış durumda.

2020 yılı hepimiz için çok zor geçti. Yaşama, çalışma şekillerimiz değişti.. Dijital Dönüşüm daha da hızlandı. Seyahat yasakları nedenleri ile; online toplantılar ile de işimizi yapabildiğimizi gördük. Tabi bu dönemden sonra dijital alt yapının güçlendirilmesi ve şirketlerin buna kendilerini adapte etmeleri gündemlerimize daha fazla konumuz haline geldi. . Dijitalin gücü, olaylara karşı verilen çevik hareketler ve psikolojik üstünlük; yeni dönemin rekabet avantajını oluşturan unsurlar olacak. Krizden ders almamız şart. Hem devlet hem de şirketler olarak. Bu kriz ile sağlık sektörünün önemi gözler önüne serildi. Yerli üretim, teknolojik yeterlilik, esneklik, insan gücü ön plana çıkan konular oldu. Bu neden ile salgın ve kriz bittiğinde; ilk gündemimiz ekonomi olacak. Katma değeri yüksek ürünler üretmek, teknolojiden daha fazla yararlanmak, tek bir malzeme veya firmaya bağımlılık yaratmanın önüne geçmek, nakit akışını doğru takip edebilmek önceliklerimiz olacak ve bu değişime hızlı ayak uydurabilen ve dönüşümü benimseyen firmalar ayakta kalacak. 2021 yılına çok iyi hazırlanmalıyız. Temennim bir an önce sağlığımızı koruyarak bu salgından kurtulmak. Ve doğru reform ve hareketler ile ekonomimizi güçlendirmek. Bizlerde buna ayak uydurarak şirketlerimizin bu süreçten güçlü çıkmasını sağlamalıyız.

Ülfet ÖZTÜRK – BUMKAD Kurucu Başkanı

Kadın girişimciliğinin öncesinde Türkiye’de girişimciliğin durumunu öncelikle değerlendirmek gerekecektir. 2016 yılında Thomson Reuters Vakfı tarafından Küresel Sosyal Girişimcilik Ağı ile işbirliği içerisinde uzmanlar düzeyinde yapılan araştırma, Türkiye’nin sosyal girişimcilere uygun ortam sağlama acısından en dezavantajlı konumda, 44 ülke içinde 44. sırada, olduğunu ortaya koymuştur. Sosyal girişimlere yönelik kuluçka ve hızlandırıcı programlar ile ortak çalışma alanları ya da deneysel alanların (lab) sayıları yetersizdir.

2016 yılından bu yana, Türkiye’deki sosyal girişim ekosistemi gelişmeye devam etmekle birlikte, hem sektörler hem de aktörler genelde birbirinden habersiz olarak çalışmalarını sürdürmektedir. İlgili aktörler (kamu kurumları, yerel yönetimler, özel şirketler, üniversiteler ve bireyler) arasındaki iletişim, genelde spontan ya da etkinlik bazlı gerçekleşmektedir.

Olumlu taraftan bakıldığında ise, ekosistemin büyük aktörleri arasında koordinasyon ve iş birliğinin önemine giderek artan şekilde vurgu yapıldığı gözlemlenmektedir. Aynı zamanda, önde gelen üniversiteler, teknoloji kuluçka merkezleri, sivil toplum kuruluşları, uluslararası aktörler ve politika yapıcılar Türkiye’de daha etkin bir sosyal girişim ekosistemi kurulması için büyük potansiyel barındırmaktadır ve bu alana yönelik ilgi artmaya devam etmektedir.

Sosyal girişimler, genelde bakım hizmetleri gibi belirli sektörlerle ilişkilendirilse de, uygulamada birçok farklı sektörde faaliyet göstermektedirler.

Eğitim, en yaygın sektördür. Ankete katılan kuruluşların

%21,71’i eğitim

(%12,4) İmalat ve üretim

(%11,63 yaratıcı endüstriler

%10,85 Tarım ve çiftçilik

%6,2 geri dönüşüm ve çevresel farkındalık %5,4 istihdam ve beceri geliştirme alanlarında sektörde faaliyet göstermektedir. Farklı sektörlerde kadın liderliğine yönelik daha derinlemesine bakıldığında, kadın liderlerin yönlendiği öne çıkan belirli bir sektör tespit edilmemiştir.

Türkiye’de kadın girişimci oranı yüzde 8,8 civarında. Şu an 120 bin civarında olduğu ifade edilen kadın girişimci sayısının 2025 yılında 150 bine yükselmesi hedefleniyor. 2000’lerden bu yana Türkiye’de artan kadın girişimciliği artık örgütlü bir hal almaya başladığı Ekonomist tarafından vurgulanmaktadır.

Bu kapsamda kadın girişimcilerin sağlayacağı faydalar; sektörel ekonomik güçlenme ile sadece ülkemize olan katkısı değil, kadınların toplumda güçlenmesine de katkı sağlayacaktır, artan ivme ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında etkisi büyük olacaktır.

Ülkemizde kadınların iş gücüne katılım oranı oldukça düşük ve ülkenin eğitim alanındaki performansı da geriye gidiyor. 2018 yılının Şubat ayı İşgücü İstatistiklerine göre, Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %33 erkekler için ise bu oran %71,5’tir. Ayrıca STK’lara baktığımızda da aslında kadınların katılımları da düşük bir seviyededir. Sivil toplum kuruluşu üyelerinin %10,4’ü kadındır ve sivil toplum kuruluşlarının sadece %14’ünün lideri kadındır. (British Council Rapor)

Ancak kadınların liderliğinden kurulmuş olan STK’lara ya da sosyal girişimlere baktığınızda, bu kurumlar kadın girişimciliğinin geliştirilmesine, katılımlarının artmasına ve kadınların güçlenmesine doğrudan bir katkı sağlamaktadır. Bu alanın desteklenmesi, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlendirilmesine doğrudan fayda sağlayacaktır. Kısa vadede, kadınlar için hedef odaklı eğitim programlarının oluşturulması ve kadınların finansmana erişimini kolaylaştıracak önlemlerin ortaya konması gerekmektedir. British Council Araştırma Raporu’nda erkek girişimcilerin kadın girişimcilere kıyasla dış fon ve finansman kaynaklarına erişim ihtimalinin daha fazla olduğuna işaret edilmiştir.

Kadınlar olarak bizler, bu gibi durumları ortaya koyarak her alanda daha fazla farkındalık sağlatarak eşitlik yolunda önemli çalışmalar gerçekleştirmeliyiz.

Türkiye genelinde kadın girişimciliğine yönelik kurulan sivil toplum kuruluşları eğitimlerden mentorluğa, yatırımcı bulmadan networking çalışmalarına kadar birçok destek veriyor. Ve kadın girişimciliğini en çok STK’lar destekliyor diyebiliriz.

Toplumda kadın istihdamının artırılması ve kadınların girişimcilik ekosistemine katılması ancak tüm paydaşların desteğiyle gerçekleşebilir. Dolayısıyla özel sektörün yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının (STK) kadın girişimciliğinin artırılmasına yönelik yaptıkları farkındalık çalışmaları daha da ön plana çıkarılmalıdır. Çalışmaların yaygınlaştırılması önemlidir. Kadınları bilinçlendirme, projelere teşvik etme çalışmalarına ivme kazandırılmalıdır.

Kadınların iş dünyasında yaşamış olduğu en büyük problem hepimizin artık çok iyi bildiği cam tavan olarak tanımladığımız örgütsel önyargılar ve kalıplar tarafından yaratılan, kadınların üst düzey yönetim pozisyonlarına gelmelerini engelleyen görünmez, yapay engeller aslında. Son dönemde tüm kurumlarda bu konu özelinde farkındalık oluşturma çalışmaları yapılmasına rağmen halen istenilen statüye ulaşılamadı. Cam tavanla anlatmak istediğimiz aslında karşılaşılan sorunların belirsizliğidir. Belirsizlik ise en büyük problemdir.

Kadınların iş hayatında giderek artan oranlarda yer almaları, çalışma yaşamında ve yönetimde kadınlarla ilgili araştırmaların da artmasını beraberinde getirmiştir. Yapılan araştırma sonuçları, özel sektördeki kadın yöneticilerin ancak orta kademeye kadar ilerlediklerini ve orada durduklarını göstermektedir. Üst yönetim seviyelerine bakıldığında da CEO pozisyonunda çalışan kadın liderlerin sayısı halen çok azdır.

Yaşanılan sıkıntıların en önemlisi kadınlara yönelik önyargıdır. Çoğu negatif olan bu önyargılar kadınların verilen üst düzey işleri yapamayacağına dair görüşleri içerir. Kişilik, kararlılık ve azim açısından yetersiz olarak değerlendirmeler mevcuttur. Yapılan araştırmalarda erkek yöneticilerin engel olarak gördüğü bir diğer konu ise “kadınlarla iletişim kurmanın zorluğu” ve “erkeklerin gücü elde tutma” isteğidir.

Bu özünde kültürel bir değişimi gerektirmektedir, kültürel değişimler çok sancılıdır ancak gerçekleşmesi imkansız değildir, erkeklerin bir adım gerisinde değil, onlar ile yan yana yürüdüğümüz bilinci toplumun her yapısında oluşturulmalıdır.

Dünyanın farklı ülke ve bölgelerinde faaliyet gösteren araştırma enstitüleri, uluslararası kuruluşlar ve kamu kurumlarından alınan veriler göstermiştir ki, toplumun kırılgan kesimine mensup olan kadınlar, Covid-19 salgınından daha fazla etkilenmiştir. Salgın boyunca çalışma şartları oldukça güçleşen sağlık ve hizmet sektörü çalışanlarının dünya genelinde %70’ini kadınlar oluşturmaktadır. Çoğu şirketin evden çalışma modeline geçmesiyle birlikte yetişkin çalışanların ve okullarda örgün eğitime ara verilmesiyle de çocukların evde kalması, ev içerisinde ücretsiz bakım ve ev işleri yürüten kadın çoğunluğun üzerindeki sorumlulukları daha da artırmıştır. Tüm bunlara ek olarak istatistikler, karantinanın da etkisiyle aile içi şiddetin derinleşmekte olduğunu göstermektedir.

Kadın çalışanların %19’u Covid-19 döneminde iş kaybı yaşamıştır. Kendi hesabına çalışan kadınlar arasında işini kaybedenlerin oranı %27’yi bulurken İşverenler arasında işini kaybettiğini söyleyen kadınların oranı %19 olmuştur. İş kaybı başlı başına en büyük problem iken bunu takip eden problemler, gelir kayıpları ve çalışma saatlerinde kısaltmalar olarak kendini göstermiştir. Tüm bu veriler temelinde kadınların istihdam piyasasındaki var olan dezavantajlı konumlarının derinleştiği bir gerçektir.

Sürdürebilir kalkınma hedefleri kapsamında tüm dünyanın öne çıkan iki büyük problemi vardır, ilk sırada toplumsal cinsiyet eşitliği ikinci sırada ise nitelikli eğitim konusu. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak ve kalkınmadan söz edebilmek ancak kadınların iş hayatlarında var olmaları ile gerçekleşebilecektir. Kadın istihdamı için yapılan çalışmaların hız kesmeden devam etmesi, kadın girişimcilere desteklerin arttırılması tüm kurumların ve STK’ların öncelikli konuları olmalıdır.

Fatma AYYILDIZ – Finezza Concept YK Başkanı

Ekonomide ve sosyal yaşamda sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanabilmesi için nüfusun yarısını oluşturan kadınların yaşamın tüm alanlarına aktif katılımı ile mümkündür. Bu alanların içinde kuşkusuz en önemlisi iş hayatına katılım. Ancak maalesef ülkemizde kadının iş hayatına katılımı halen arzu edilenin çok gerisinde. Tarihsel süreç içerisinde toplum tarafından kadına yüklenen roller kadının çalışma hayatına girmesini ve meslek seçimini kısıtlayarak meslekte ilerlemesini engellemiştir. Günümüzde kadınlar giderek daha fazla çalışma hayatında yer alsa da cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalmakta ve kariyer engelleri ile karşılaşmaktadırlar. Toplumun geneline yayılmış bu kanının kırılması amacıyla süreklilik arz eden sempozyumlar, her mecrada tanıtımlar, kurslar, hibeler ve teşvikler kadın girişimcilerin cesaretle yeni başlangıçlar yapmasını destekleyecek hareketlerdir.

Günümüzde teşvikler, hibeler, kadınlara sağlanan eğitim ve gelişme fırsatlarıyla faydalı adımlar atılmaya başlandı fakat toplum nezdinde kadınların çalışmasına, iş hayatında olmasına karşı uzun yıllarda oturmuş ve artık kemikleşmiş bir takım düşüncelerin kırılması açısından eğitim, tanıtım ve bilgilendirme faaliyetlerine ev hanımlarımızdan ki ilk öğretmenimizdir annelerimiz, okullardan başlanması çok önemlidir, genç nesil geleceğimizdir. Yine bunun yanı sıra görsel ve yazılı basında tanıtım ve bilgilendirmelere sürekli maruz kalmak, sık tekrarlanan kurs ve eğitimler daha büyük adımlar atmamızı sağlayacaktır.

Cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal bakış, başarı kriterinin erkek yöneticilerle özdeşleştirilmesi gibi gerçeği yansıtmayan bir takım tutum ve davranışlar, iş hayatına atılan birçok hemcinsimin en baştan cesaretinin kırılmasına sebebiyet vermiştir. Fakat artık bir aradayız ve daha güçlüyüz. Birbirimizin her zaman yanındayız ve yanında olacağız.

Cinsiyet gözetmeksizin Covid-19 süreci hepimizi olumsuz yönde etkiledi. İhracatlarımız durma seviyesine geldi, belirsizlik firmalarımıza gelen siparişlerin azalmasına sebebiyet verdi. Salgının doğurduğu belirsizlik; geleceğe yönelik yapacağımız işlerimizde, hazırlayacağımız koleksiyonlarımızda, alacağımız yatırım kararlarında on kez düşünüp 1 kez hareket etmeye itti ve sekteye uğrattı. Yılmadan çalışmalarımıza devam etme konusunda ciddi çabalar harcıyoruz. Genel durumdan söz ettikten sonra hemcinslerimle alakalı sosyolojik bir boyuta dikkat çekmek isterim; derleyen toplayan planlayan kadınlar olarak; gün içerisinde bir anne, bir iş kadını rollerine bürünüyor ve hayatımızı denge, plan çerçevesinde tutmaya çalışıyoruz. Online eğitime geçilmesiyle; bizim açımızdan zaman yönetimi kavramı daha da önem kazandı. Aradaki hassas dengeyi bozmadan; pratikliğiyle ve akılcılığıyla bunu ancak bir kadın organize edebilirdi. Bunu da tüm hemcinslerimin başardığını görüyor, gurur duyuyorum.

Füsun EKREN – Tekstil Müh. Od. Bursa Şb. Bşk.

Özellikle son 5-10 yıldır düşük maliyetlerle, güzel fikirlerle başarılı girişimlerin görülmeye başlanmasıyla yakın gelecekte girişimci sayısının logaritmik hızla artacağını bekliyorum. Kadınlar bu işin neresinde dersek artık çok farkındalar. Güçlerinin, fikirlerinin ve birlikte çalışmanın etkisinin farkına vardılar. Hem Türkiye’de hem de Bursa’da başarılı örneklerin özellikle medya yoluyla yayılmasıyla, kadın girişimcileri destekleyen sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde yarışmalar ve ödüller verilmesiyle, ayrıca pozitif ayrımcılık yapılarak kamu tarafından da kadın girişimci projelerinin önceliklendirilmesiyle sağlıklı bir girişimci ekosistemi oluşturulacaktır. En büyük sorun pazarlama kısmı olarak görülmektedir. Kadın girişimcilerin iş modellerinde e-ticaret ve ve genel satış teknikleriyle desteklenmesi de başarıyı artıracaktır.

Geniş ve derin bir konu bu. Aile ve okuldan başlayan önyargısız, yapabilme gücünün kız çocuklarda da eşit şekilde olduğu konusu önce annelerin sonra öğretmenlerin sorumluluğunda özellikle erkek çocuklara aşılanmalı, kız çocukların kendine güvenmeleri çocukluktan itibaren yerleştirilmeli. İş dünyasında daha fazla yer almak için özellikle yine kamuda istenen pozisyonlar için belli oranda mutlaka kadın çalışan kotası önerilebilir. Özel sektörde ise en büyük görev, üst düzey çalışan kadın işverenlere ve yöneticilere düşmektedir. Duruşlarıyla ve başarılarıyla ilham verici örnek olmalarının yanı sıra seçeceği çalışanlar için de aynı yetenekte olmaları durumunda kadınlardan yana tercih kullanmalarının ortaya daha çok sayıda potansiyel başarılı kadın çıkaracağını düşünüyorum.

Tekstil sektörü en çok kadın çalışanı olan sektörlerden biri. Özellikle mavi yaka çalışanlar için en büyük sorunun eşitsiz ücret olduğunu düşünüyorum. Aynı işte çalışan erkek ve kadın çalışanlar için farklı ücret uygulamaları sıkıntılı. Ayrıca genellikle kadın çalışanlar evin ana gelir getireni değil yardımcı gelir getireni olarak görüldüğü için işten çıkarmalarda öncelik kadın çalışan için verilmekte. Daha üst pozisyonlar için de benzer durum geçerli. Üst pozisyonlara gelebilmek için kadın çalışanın erkek çalışandan mutlaka çok daha fazla performans göstermesi gerekli. Tekstil sektörü bu anlamda biraz daha şanslı ama genel olarak bu durum geçerli. En büyük zorluklardan biri annelik izni. Yasayla doğum öncesi ve sonrası verilen 4 ay ücretli, 6 aya kadar da ücretsiz izin anne ve çocuk için çok iyi iken, çalışma hayatı için gerçekten zorluk yaratmaktadır. Burada uzaktan çalışma olanağı olan kadınlar için part time gibi bir uygulama önerilebilir. Hem işten uzaklaşmamış hem de belli bir ücret alarak da ekonomik katkı sağlanmış olur.

En çok kadın çalışanı olan sektörlerden biri olduğumuz için kadın çalışanın iş bulma sorunu diğer sektörlere göre çok daha azdır. Özellikle konfeksiyon alanında kendi işini kurabilme potansiyeli çok daha yüksektir. Başarılı kadın işveren ve yönetici sayısı diğer sektörlere göre daha fazladır. Bu iyi örnekler gelecek projeksiyonu için de umut vadedicidir.

En büyük olumlu etki dijitalleşmenin hayatımıza girmesini sağlayarak oldu. Artık toplantılar online yapılıyor, home office çalışmaları kabul görüyor. Pandemi pek çok kadın için girişimciliğe ilham oldu, pek çok e-ticaret üzerinden satış yapan kadın işveren ortaya çıkardı. Sanal dünyanın farkına varmamızı sağladı, yeni ufuklar açtı.

Necla ÖZKAPLAN YÖRÜKLÜ – Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesi Başkanı

Türkiye ölçeğinden baktığımızda yapılan araştırmaları ve açıklanan verilere bakmak gerekli. Türkiye Kadın Girişimcilik Endeksi 2019 toplantısında 2002 de %4 oranında olan kadın girişimci oranının günümüzde %8 olduğu belirtilmektedir. Yaşadığımız kentimiz Bursa için de bu oranın geneli yansıttığı kanaatindeyim. Ancak bildiğimiz ve içinde olduğumuz çalışma alanında gördüğüm şu; özellikle Yerel Yönetimler-Belediyeler, Bursa Ticaret Sanayi Odası, Kadın Girişimci Dernekleri ile işbirliği çalışmalarını kolektif bir anlayışla yapmaktadır. Kadın girişimcilerin özendirilmesi cesaretin arttırılması, girişim kolaylaştırıcılığı, rehberliği, farkındalığı, yani kadının iş yaşamına katılımıyla ilgili etkinlikler, kooperatifler, bilgi paylaşımları, farkındalık etkinlikleri yapılmaktadır.

Bu konuda meslek örgütümüz Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği’ne bağlı tüm meslek odaları, ortak ilke ve anlayışta hareket etmektedir. Her türlü iş ve ekonomik olanak imkanı için cinsiyet ayrımcılığı yapılmaması ve özellikle kadınların iş ekonomi dünyasında girişimcilikte ve istihdam edilmesinde eşit ve adil şartların sağlanması mücadelesini vermektedir.

Kadın girişimciler için nasıl bir ekosistem konusunda görüşlerim şöyle;

Bilindiği gibi ekosistem tüm canlıların çevresiyle karşılıklı olan ilişkilerini ve sürekliliği ifade eden korunaklı bir sistemin varlığını ifade eder. İnsanın, sadece insanla ilişkisini tarif edemez. Birbirimize etki eden bitki, hayvan, toprak, taş, kaya aklınıza gelen tüm canlı cansız çevrenin birbiriyle etkileşiminin oluşturduğu doğal bir sistemden bahsediyoruz. Bu sorunun bu eksenden sorulmasına sevindim. Çünkü doğanın kendi dengesi içinde insan dışında yaşayan canlıların ilahi iletişim dengesi dişi-erkek hepsi tanımlı ve sistemin bütününü kusursuzlaştıracak şekilde kurguludur. Bu nedenle de insanlar kadın ve erkek olarak bu sistemin içindeki bütünün bir parçasıdır. Demek ki, sistemin diğer parçaları gibi genel akışın içindeki adil sistemin kadın da bir parçası olmalıdır. Olmalıdır ki doğal olarak insanların kendi tanımları, inançları, geleneklerinden gelen dayatmacı, zorlamacı, kısıtlayıcı etmenler ortadan kalksın ve doğal akışı içinde kadın ve erkek her alanda akışını sürdürsün. Bu anlamda önce sistemin doğal akışına, doğal şemaya göre kadın ve erkeğin özelliklerini beşeri olarak kendi sınırlarımız, kendi aklımızla şekillendirmeden, açık, ayrımcı olmayan, teşvik ederek, önce insan bütününde bakarak kadının insan olarak bu ekosistem içindeki yaşamını, görev ve sorumluluklarını doğal akışında yönetmek ve bu anlayışı kabullenmek gerekli.

Öncelikle erkek tarifinin yaşam içindeki tanımlanmış kalıp bilgilerini incelemek, bu kalıpların, inanışların, tariflenmiş diktaların incelenmesi gerekli diye düşünüyorum. Bu erkek işi, burada kadının ne işi var, erkeklerin içinde senin ne işin var, sen yapamazsın, otur evinde çocuklarına bak, kadın eksik etektir, kadının yeri evidir, erkek evine bakar, erkek çalışır, gibi birçok tanımın bilinçaltımızdaki kotlarını doğru yöne evirmek ve bu doğru yönün her yöreye, coğrafyaya göre değil de, insanlık doğruları, ekosistemin ilahi dengesi gibi bir akışta yönlendirilmesi gerekli diye düşünüyorum. Kendim üzerinden bir örnek vereyim. Daha 22 yaşında Bursa’ya yeni geldiğim zaman bir firma kurmuştuk. Bir erkek bir kadın ortaklığıydı bu, ikimiz de dağ bayır işimizin gereği alacağımız bitki fidanları için dolaşıyorduk, birlikte bir mücadele örüyorduk, Hatta yaptığımız bir site peyzaj uygulaması için aydınlatma armatürlerini kendimiz yapmak için tüm detayları hazırladık, uygulamayı yapmak için varoş tabir edilen bir mahallede kaynak atölyeleri, demirciler dolaşıyoruz. Ben orada hiçbir erkek den kötü bir yaklaşım görmedim. Bunun şöyle bir açıklaması var, sen işini beyninle ve amacın doğrultusunda yaparsın. Anlaşılmak için alanda olmak, var olmak ve varlığını kararlılıkla sürdürebilmek gerekli, cesaret gerekli. Bu cesareti sağlayan sadece kadının duruşu değil, insan olma değerini karşındakinin de bu örgü içinde algılaması için var kalmaya devam etmek gerekiyor. Evet kadın ve erkeğin beşeri bazı özellikleri farklı olabilir, kadın doğurgandır, İlahi bir yaratma özelliği tanımlanmıştır. Kas gücü, erkek den farklıdır. Bunlar kadının zayıflığını niteleyen özellikler olamaz. Hatta bu özellikler kadının bu ekosistemin devamlığı için yüklendiği ilahi bir yüktür ve bu kadını daha güçlü kılan bir armağandır kendisine. Ben erkek olsam, kesinlikle kadını sadece bu özelliğinden dolayı bile her türlü işi başarabilecek güçte görür ve kadının her alanda başarılı olabileceğine inanırım.

Somut olarak ne gibi adımlar atılmalı dendiğinde, özetle söyleyeyim, kadının iş yaşamındaki yeri için bilinç yaklaşımlarının, inanışların, bizlere öğretilen kodların değiştirilmesi için eğitimi daha ilkokul seviyesinden başlatılması gereklidir. İlkokulda bir ders olarak başlayacak, kadın erkek eşitliği, adil yaşam, demokrasi gibi kavramların, hakların anlatıldığı önemli bir ders içeriği ile ilkokul dan başlayan eğitim örgüsü şart. Mevcut için ise kadının ekonomik girişimi için cesaretlendirici, özendirici olan tüm kurumların kolektif çalışmalarından somut, kolaylaştırıcı, özendirici desteklerin devlet eliyle ortaya konulmasını önemsiyorum. Düşük faizli krediler olur, imkanların bir kısmı devletten iş gücü kadından olur, kooperatif çalışmaları olur, atölyeler olur, her kesime eğitim verilmesine dair ülkesel çapta seminerler, seferberlikler yapılabilir. Zaten yapılanların da olumlu etkilerini görüyoruz. Özellikle kırsal alanda yapılan köy kalkınma projeleri, üretim projeleriyle kadınlar var olma gayretlerini göstermeye başlıyorlar. Kadınlar cesaretlendirildiğinde kendisine verilen ilahi gücü erkekten daha iyi kullanıyor, İnanan bir kadının başaramayacağı hiçbir iş yoktur. İnanması için de kolaylaştırıcı, özendirici teşviklere ihtiyaç var tabii.

Peyzaj mimarlığı meslek alanı hem proje tasarımı hem de projeyi oluşturan ana unsurlar olan bitki, taş, demir, beton vb. cansız malzemelerin temini, üretimi gibi konuları kapsamaktadır. Proje üretimi konusunda akıl ve bilimin öğretilerini kendi imkanlarınız dahilinde üretiyorsunuz. Bunda kadın olarak karşılaşılabilecek bir sorunun erkekten ayırt edici bir niteliği yok.

Kadın girişimci anlamında karşılaşılan zorluklara baktığımızda işimiz dış alan işi. Değişken hava koşulları, sıcaklık, soğukluk, rüzgar, kar, yağmur demeden yapmanız gereken işler var. Toprakla, bitkiyle, suyla işiniz. Bu zorluklar genel zorluklar zaten. Kendi meslektaşlarımızın üretim fidanlıkları, satış alanları, proje ofisleri vb. var. Hepsiyle de bire bir ilgileniyoruz. Bizim alanımızda kadın girişimcilerimizin bu şartlara karşı satış ve pazarlama da, üretimde doğal şartların dışında karşılaştığı bir sorun bize yansımamaktadır. Hatta avantajları bulunmaktadır işimizin kadın eliyle yapılmasının. Neden derseniz. Bir çevre oluşturuyorsunuz, bir doğa parçasını evinizin, iş yerinizin çevresini güzelleştiriyorsunuz. Kadın eli değiyor gibi bir algı ve güven ortamı var. Onun dışında, ekonomik zorluklar, nakliye, mal ve hizmetlerin temini, işçi temini, ödemeler vb. konular genel herkesin karşılaştığı sorunlar. Bizim sektörde üretici bir kadın arkadaşımız fidanlığının hemen satış yerine yakın yerine bir baraka yaparak, orada yeni doğan bebeğini büyütüyor, içeri giriyor bebeğini emziriyor, besliyor, uyutuyor, güvenli ortamını hazırlamış, bir taraftan da fidanlıktaki işlerini yürütüyor. Bizim sektörde yetişen çocuklar zaten doğal ortamda çoğu büyüyor. Bunun zorluk olarak algılayan bir kadın girişimcimiz yok. Bu hatta bir avantaj, kimin çocuğu bu kadar toprakla, bitkiyle, doğal ortamda gibi de söylüyorlar. Zaten bizim eğitimlerimiz sırasında şu algı bizim mesleğimiz için var, kadınlar daha fazla peyzaj mimarlığı bölümünü tercih ediyor, erkekler de birlikte bu işin örgüsü doğal olarak öğretinin içinde bulunuyor.

Genel olarak zorlukların başında bebek sahibi kadın girişimcinin bebeğini büyütmesi için devlet ve bir takım kurumların kolaylaştırıcı güvenli ortamları oluşturması gerekmektedir. Sınırlı süreli bebek, çocuk bırakabilme ve güven ortamlı alanların daha arttırılması önemlidir. Bunun dışında iklimi değiştiremeyiz, toprak işlerini ve doğanın akışını değiştiremeyiz. Bizler zaten doğa ile ilişkilendirdiğimiz işimizi insanla yürütüyoruz. Kadın girişimcilerin artması, her mesleğin alanında teşviklerin sağlanması, özellikle kadın girişimcilere biraz daha özendirici özel uygulamaların sunulmasını önemsiyoruz. Yapılan çalışmaların olumlu olarak geliştirilerek sürdürülebilir olmasını ve kanunlarla desteklenmesini istiyoruz.

Bir kez daha ifade etmek isterim ki, ekosistem içinde kadının yaratabilme, bir canlı dünyaya getirebilme özelliği zaten sisteme tanımlanmış müthiş bir güç. Bunun hazzını siz yepyeni bir doğal çevre, insanların nefes alacakları bir alan yaratma duygusuyla sürekli hale getiriyorsunuz. Benim için işlerimi yaparken duygum bu. Düşünün cenneti hayal ediyorsunuz ve yaşadığınız alanı düzen içinde cennete çeviren bir sistem için çabalıyor ve işinizi yapıyorsunuz. Bence işimizin doğasının zaten avantajları var. Bitkiyle, toprakla doğayla uğraşan bir mesleğin zorlukları ne olursa da insana verdiği sonuç hazzı var. Siz o alanla birlikte yaşıyorsunuz, oluşturduğunuz sizin eseriniz. Bunun ekonomik girdisi sizi mutlu eder etmez bu ayrı bir konu. Sonuç itibariyle ortaya çıkan mutlaka sizin eseriniz, yaşadığınız gurur da duygusal tatmini oluyor.

Maalesef yaşanan krizin etkileri cinsiyet ayrımı yapmadan kadın erkek ekonomik olarak etkiledi. Kadınlar açısından biraz daha etkilerini söylemek gerekirse şunları söylemek isterim. Kadınlar daha az istihdamda erkeklere oranla. Bu nedenle kadının daha az birikimi var. Kadınların sosyal korumalara daha az erişimi var. Yaşanan krizde kadın olmanın yükü arttığı söylenebilir. Gelir kaybı, iş kaybı, ev ve iş yükünün artması, erkek şiddeti gibi konularda patlamalar oluyor. Kadınlar yine de bu yükü omuzluyorlar. Omuzluyor ve bu durumun oluşturduğu sıkıntıları aşmak için kendindeki doğal yeterliliklerle üretime dönüştürüyor. Bunu evde yapıyor, tarla da yapıyor, çocuklarıyla ilgilenirken yapıyor, sağlık alanında, daha birçok alanda yapıyor. Evde çocukların bakımı, hasta ve yaşlı aile üyelerine bakma sorumluluğu da çoğu kez kadınlara düşmektedir.

Salgınla birlikte küresel bir yoksullaşma yaşanıyor. Bu gerçekliklerle ekonomiler küçülüyor, birçok yer kapanıyor, geçim kaynakları kaybediliyor. Bu yoksullaşma kadın erkek cinsiyet uçurumunu da derinleştirecek diye düşünüyorum. Bu durum kadının zaten istikrarsız olan ekonomik güvenliğini tehlikeye sokuyor. Kadın için erkeğe oranla daha güvensiz ve savunmasız bir ortam oluşturuyor.

Kadınların ücretli emeği ve kadınların yönettiği işletmeler sert bir şekilde etki yaşıyor. Kadının iş kaybı erkeğe oranla orantısız artıyor, çalışma süreleri azalıyor. Normal şartlar altında kazançlar neredeyse %50 azaldı, bu genel olarak söylüyorum. Devletin ekonomik önlemleri, yardımları özel olarak kadınları hedeflemedikçe kadınların liderliğindeki işletmeleri ve gelir güvenliği durumları daha da kötüleşecektir diye düşünüyorum. Genel olarak kadınlar yiyecek servisi, perakende satış, eğlence gibi Covid-19 dan en çok etkilenen sektörlerde bulunuyor. Bir çok kayıt dışı istihdamın olduğu sektör var ve burada zaten düşük ücret, kötü çalışma koşulları, sosyal korumadan (emeklilik, sağlık, işsizlik sigortası gibi) yoksunluk bulunmaktayken bir de böyle küresel olarak kayıpların olması kadın için konuştuğumuz o güçlü yanları geriletti, kayıplarını arttırdı.

Genel olarak özellikle pandeminin etkileri, artan işsizlik insanları geleneksel cinsiyet rollerine geri dönmeye teşvik etme eğilimindedir. İşsiz erkekler işlerin kıt olduğu işe alım sürecinde daha fazla tercih edilirken, işsiz kadınlar daha fazla ev ve bakım işini üstleniyorlar. Bu anlamda daha önce de yaşanan krizlerin sonuçları iyi değerlendirilmesi ve devletin fonlarıyla yardım çabalarına yönlenmede kadınlar üzerindeki ağır etkilerin iyi sentezlenmesi, bu etkilerin iyileştirilmesi için sosyal hizmetlerde ve yardımlarda bulunulması gerekmektedir. Borç seviyelerini düşürmede ve sürdürülebilir ekonomik ve sosyal iyileştirmenin temelini oluşturmada, ekonomik ve sosyal politikanın daha kadın haklarının gerçekleştirilmesini teşvik eden iyileştirme politikaları tasarımlarıyla yapılması teşvik edilmelidir. Ulusal ve yerel finans akışlarının yönetiminde kadınlar için daha güçlü roller tanımlanmalıdır.

Nur Gül ARSLAN – İçmimarlar Oda. Bursa Şb. Bşk.

Türk milleti kadını, erkeği çalışkan, üretkendir. Fakat zaman zaman ailevi ve evle ilgili sorumlulukların sadece kadına bırakıldığı durumlarda kadınların hayatlarında, kendilerini iş hayatından soyutladıkları dönemler olmaktadır. Yeni jenerasyondan ben pek ümitliyim; zira ev ve ailevi sorumlulukları yalnızca kadına yüklemeyi öğrenmeden yetiştirildiklerine çokça şahit oluyor, gelecek için umut doluyorum. Bir ülkenin, bir kentin, bir bölgenin gelişimi için, kadının iktisadi ve sosyal hayata katılımının ne derece önemli olduğu hepimizin malumu. Bu sebeple Türkiye’de kadın girişimciliği desteklenmeli, arttırılmalıdır.

Türkiye’de kadın girişimciliği eğitim alanlarında ve finansal kaynak temini anlamında desteklenmeli, arttırılmalı.

Kendi mesleğim ve iş alanımda cinsiyet ayrımcılığının olduğunu söyleyemem. Önemli olan bilgi ve deneyimin kimde olduğu; kimin işi daha iyi yaptığıdır.

Bilindiği üzere içmimari; yaratıcılığın, detayların, ve estetiğin ön planda olduğu bir disiplindir. Kadınlarınsa iş hayatında çok daha detaylı ve disiplinli çalıştığını, gerek teknik gerek görsel işlerde daha başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda teknik ve sanatsal alanların kadınları çok zorlamadığını, bunun bizler için bir avantaj olduğunu söyleyebiliriz.

Pandemi kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç ayırt etmeksizin hepimizin hayatını tamimiyle değiştirdi. Farklı bir bilinçlenme yaşadık. Bununla birlikte kendi sektörüm hakkında değerlendirmem gerekirse, pandemi yarattığı farkındalık ile hayatlarımızın büyük bir çoğunluğunun kapalı ortamlarda geçtiğini bizlere gösterdi. Kullanıcısına daha iyi hizmet edecek, konforlu ve iyi tasarlanmış mekanlara olan ilgi arttı. İnşaat ve dekorasyon sektörü bu sebeple epey ivme kazandı. Evden çalışma sistemini hayatlarımıza soktu.

Kadınların girişimciliğinin arttırılmasındaki en önemli ihtiyaç kadınların, kız çocuklarının eğitilmesidir. Daha güçlü bir Türkiye, ancak eğitim ile vizyon kazanmış, hayal etmiş, hedef koymuş ve başarmış kadınlar ile mümkündür.

Dilara ARSLAN – OBA Grup Genel Müdürü

Türkiye de kadın girişimci sayısı son yıllarda hızla artmaya başlamıştır. Bu sayıyı arttırmak ve geliştirmek için çeşitli teşvik programları oluşturulmaktadır. Kadınlar ekonomiye katkı sağlamak adına oldukça büyük bir potansiyele sahip, bu nedenle kadın girişimcileri teşvik etmek gerekmektedir. Ekonomik ve sosyal gelişimin oluşması her iki cinsiyetinde katılımına bağlıdır. Kadın girişimcilerin aktif olarak işgücüne eklenmeleri ülkemizi ekonomik olarak daha verimli hale getirecektir. Kadınların girişimcilik yoluyla meslek hayatına, ekonomiye ve istihdama önemli katkıları bulunmaktadır.

Dünyanın her yerinde genel görüş olarak kadının temel rolü anne, eş ve ev hanımı olarak çizilmiş, kadının iş gücüne katılımının sınırları da bu çerçevede belirlenmiştir. İş hayatında erkeklere göre kadınların yeterli öz sermaye sahip olmadığı gibi bir gerçek söz konusudur. Kadın girişimcilere finansal destek sağlanmalı, mesleki gelişimi oluşturacak eğitim ve öğretim fırsatları sağlanmalı ve kadın girişimciler ile yatırımcıların birleştirileceği platformlar oluşturulmalıdır.

OBA Grup olarak sanayideki firmalara yardımcı personel hizmeti vererek istihdama oldukça katkı sağlamaktayız. Covid öncesi ve Covid süresince firmamızın bünyesinde çalışan ve başvuru yapan kadın personel sayısı her geçen gün artmaktadır. Kadınların ne yazık ki her alanda yapısal eşitsizlikleri var. Kadınların çeşitli mesleklerde çalışamayacağı algısı (Örneğin; üretim içerisinde aktif olarak vardiyalı çalışması) karşılarına çıkan zorluklardan bir tanesidir. Toplumda ve iş hayatında ‘kadın işi’ veya ‘erkek işi’ olarak meslek ayrımı yapılmaktadır. Bu durumlar kadınların mesleklerini icra etmelerinde büyük engel teşkil etmektedir. Cinsiyetçi geleneksel bakış açısını değiştirecek uygulamalar yapılmalı, çalışma koşulları kadınlara uygun hale gelmedir.

Nevra EKER – Eker Süt Gen. Müd. Yrd.

Son yıllarda oluşan sosyal ve ekonomik koşulların etkisiyle iş hayatındaki kadın girişimci sayısı artıyor. Hem Türkiye’de hem de Bursa özelinde tanıklık ettiğimiz bu artış, girişimcilik ekosistemini de büyüterek, yeni iş alanlarının ve istihdam olanaklarının yaratılmasını, ekonomik gelişimin desteklenmesini sağlıyor.

Eker olarak, toplumumuzda ve iş dünyasında kadının güçlenmesini önemsiyoruz. Kadınların ekonomik hayata katılımının artması için iş hayatında fırsat eşitliğine kavuşmaları gerekiyor. Bu doğrultuda, çalıştığı alanlar arasında kadınların iş hayatında fırsat eşitliğine kavuşması konusu da bulunan “Kadının Güçlenmesi Prensipleri” platformuna destek veriyoruz.

Türkiye’de kadınlar iş hayatında daha fazla yer aldıkça, ülkemizin ekonomik açıdan güçlenmesinin ivme kazanacağına inanıyoruz. Kadınlar, kendilerine özgü özelliklerle iş hayatında söz sahibi oldukça Türkiye’nin çalışan insan kaynağı potansiyelinin gelişmesini sağlıyor. Fırsat eşitliği ilkesiyle, kadın ve erkeğin el ele vererek birbirini tamamlamasıyla daha güzel günlerin bizi bekleyeceğini düşünüyoruz. Bu konuda daha gidecek çok yolumuz var. Ama girişimci kadınların başarı hikâyelerini gördükçe umudumuz artıyor.

Kadınların farklı konularda desteğe ihtiyacı var. En önemli sıkıntılardan birini finansal konularda yaşıyorlar. Bu alanda hem devletin hem de özel sektörün desteği çok değerli. Kadın girişimcilerin eğitim desteğiyle yeteneklerini geliştirebilmesi, lider markaların iş birliği ile sektörlerinde tutunabilmesi ve işlerini büyütecek olanaklara kavuşabilmesi büyük önem taşıyor.

Covid-19 salgını herkesin hayatını derinden etkilediği gibi kadın girişimci dünyasında da değişimlere neden oldu. Bu dönemde daha çok kadın girişimcinin dijital dönüşüm konusunda çalıştığını ve e-ticaret sektörünün bir parçası olmaya gayret gösterdiğini gözlemledik.

Merve ÖNSEVER ÇAĞLAYAN – PMS Alüminyum Yönetim Kurulu Üyesi

Ülkemizde kadın girişimciliği için atılan adımlar sayesinde kadınların iş hayatına dahil olma oranı gün geçtikçe artıyor. Son dönemde kadın girişimcilerin sayısı geçmiş yıllara göre azımsanmayacak seviyelere ulaştı diyebiliriz.

Kadın girişimcilerin daha çok sanayisi gelişmiş büyük şehirlerde yoğunlaştığını görüyoruz. Bursa da bu şehirlerden biri olduğu için ilimiz kadın girişimciliğinde diğer illere göre iyi bir seviyede.

Kadınları cesaretlendirmek ve kendi işletmelerini kurarak hem aile hem de ülke ekonomilerine katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla kadın girişimcilere yönelik çeşitli destek ve teşvikler sağlanmaktadır. Girişimci sayısının artmasında bu tür desteklerin katkısının oldukça fazla olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden kadınların iş dünyasında daha fazla yer alması ve kadın girişimci sayısının artması için verilen destek ve teşviklerin artırılması gerekmektedir. Özel teşvik ve destek paketleri hazırlanmalı, bu çerçevede KOSGEB destekleri arttırılmalı, özel vergi indirimleri getirilmelidir. Bunun yanında girişimcilik olgusunun cinsiyet temelli olmadığına ilişkin bir algı oluşturulmalı, girişimcilik eğitimleri arttırılmalı, yeni girişimcilere verilen hibe miktarı da yükseltilmelidir.

Her alanda olduğu gibi iş yaşamında da kadın-erkek eşitliği söz konusu olsa da maalesef kadınlar toplumda daha çok ‘anne’ ve ‘eş’ olarak ön planda yer almaktadır. Bu nedenle kadınlar bir taraftan toplum tarafından kendilerine verilen geleneksel rolleri yerine getirmeye çalışırken diğer taraftan da iş yaşamlarında erkek rakipleri ile yarışmak zorunda kalıyor. Yani kadınlar iki misli sorumluluk üstlenmektedir.

Bu aşamada toplumsal olarak kadına verilen roller ve dayatılan geleneksel bakış açısı nedeniyle yaşanan fırsat eşitsizliğini önlemek gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanırsa kadınlar daha başarılı, daha huzurlu ve daha verimli olacaktır.

Diğer yandan tüm dünyayı derinden etkileyen yeni tip korona virüs salgını da sosyal yaşamla birlikte iş hayatını da derinden etkiledi. Maalesef toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yol açtığı olumsuz etkiler bu gibi olağandışı kriz durumlarında daha net ortaya çıkıyor.

Bu dönemde şirketlerin evden çalışma modeline geçmesi, okulların yarı zamanlı eğitim vermesi gibi etkenler kadınların iş yükünü arttırdı. Ev ve iş hayatını bir arada yürütmeye çalışan kadınların üzerindeki sorumluluklar daha da arttı. Bu dönemde de tüm sorumluluk kadına yüklenmemeli ve eşitlikçi bir anlayışla hareket ederek kriz yönetilmeli.

PMS Alüminyum olarak, geleceğe deneyim katıyoruz. Kadınların ekonomide ve sosyal yaşamda daha aktif bir şekilde yer almasının, o ülkenin gelişmişliğinin bir göstergesi olduğunun bilincindeyiz. Bu doğrultuda; kadın istihdamı konusunda hassas davranıyoruz. Ülkemizin gelişmesinde cinsiyet eşitsizliğinin azaltılması ve kadınların ekonomik hayata daha fazla katılım sağlaması gerektiği bilinci ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Şenay ÖNER – AR Grup YK Üyesi

Bursa, sanayi ve ticari anlamda Türkiye ‘ de mevcut durumu etkilediğini düşünürsek ilimizde kadın girişimcinin daha etkili olması gerektiğini düşünmekteyim. Bu da ticari eko-sistemde cinsiyetin bir farklılık olmadığı düşüncesiyle başlayabilir.

Ticari yaşamda kadınlarımızı daha etkin görebilmek için emek ve sermaye unsurunun bir arada olması gereklidir. Emekçi kadınlarımızın sermaye ihtiyaçlarının desteklenmesi bu konuda önemli etkendir.

Genç girişimcilerimiz daha fazla desteklenmesi kanaatindeyim. Bunlar teşvikler dışında Pazar oluşturma faaliyetleriyle de desteklenmelidir. Üreten kadınımız ürettiklerini satabilecek güvenli pazarlarla varlıkları sürdürür ve sermaye güçlerini arttırırlar.

İş yaşamında yer alan kadınlarımız aynı zamanda toplumu oluşturan, gelecek nesilleri yetiştirme gibi mükemmel ve bir o kadar da ciddi bir sorumluluk gerektiren annelik görevini de yeri getirmektedirler. İş dünyası bu sorumluluğa sahip kadınlarımıza gerekli düzenlemelerle destek olmalı, hem iş hayatında hem de annelik görevini yerine getirmede uygun ortamlar oluşturulmalıdır. Beşik sallayan dünyayı sallar görüşüne inanmaktayım.

Covid-19 salgını dünya iş hayatını etkilediği gibi ülkemizdeki iş dünyasını da etkilemiştir. Bu konuda iş dünyasında etkilenmeyen bir kesimin olduğunu düşünmemekteyim.

2021 yılı için tüm dünyanın beklediği gibi sağlıklı bir yıl geçirmeyi temenni etmekteyim. Bununla birlikte grubumuza ait farklı sektörlerde yatırım yapmayı düşünüyoruz. Bu sektörlerde yıl içerisinde kendi markamızı oluşturmayı hedefliyoruz.

Tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 salgını sürecinde emeklerinden dolayı öncelikle Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımıza minnettar olduğumuzu söylemek isterim.

Şeyma ÖZÇİMEN – Özçimen YK Üyesi

Öncelikle Bursa ve tüm Türkiye’de kadın girişimcilerin geçmiş yıllara oranla sayılarının hızla artıyor olmasının, istihdam gücünü yükselterek kadının iş hayatında daha etkin rol almasına, kadının toplumdaki konumunun güçlenmesine ve bu anlamda toplumun gelişmişlik düzeyinin artmasına büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.

Kadın girişimcilerin ekosistemde daha fazla yer almaları adına başta kamu kurumları ve diğer kuruluşların işbirliği ile verilen desteklerin (hibe, kredi, limitler vb.) arttırılması, iyileştirilmesi yeni destek unsurları oluşturulması gibi çalışmalar yapılabilir. Özellikle alt gelir grubundaki kadın çalışanlar için pozitif ayrımcılık yapılarak yeni kolaylıklar sağlayacak projeler geliştirilebilir.

2021 yılında ülkemizde kadın girişimcilerin iş dünyasında daha aktif olmasını ve tüm dünyayı etkisi altına alan salgın hastalığın son bulmasını temenni ediyorum.

Simge KAYA – Özbay Eğitim Kurumları Müdürü

Türkiye genelinde ve Bursa özelinde kültürel engeller dikkate alındığında kadın girişimcilerin maalesef geri planda kaldığını düşünüyorum. Zamanla sistematik bakış açısının geliştirilmesi ve cinsiyet ayrımcılığı gözetmeden girişimcilere verilen destekler, kültürel negatif etkilerin aşılması yönünde etki etse de daha gidilecek uzun bir yolumuz var. Tabi bu noktada biz kadınların da cesur olması gerekiyor.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması, pozitif ve/veya negatif ayrımcılığın önüne geçilebilmesi atılabilecek en önemli adımlardır. Bunun kök nedeninin fırsat eşitliği ve kaliteli eğitim hakkının bireylere eşit olarak sağlanamaması olduğunu düşünüyorum. Kadınların ekonomik olarak özgürleşmesinin önü açılmalı.

Çalışmaların günümüzde oldukça arttığını ve kadınlara verilen desteklerin aktif olarak sağlandığını kendi tecrübelerime dayanarak gözlemliyorum. Zaman zaman bunun geç kalınmış bir adım olduğunu düşündüğüm oluyor. Ama yine de benim hayal ettiğim; kadınların ayrıca desteklenmesinin ihtiyaç duyulmayacağı bir Türkiye’de yaşamak. Yapılacak en önemli çalışma çocuklarımıza yapacağımız yatırım olacaktır. Buna, çok küçük yaşlardan itibaren cinsiyet farkı gözetmeden, çocuklarımızı dinlememiz ve fikirlerinin değerli olduğunu hissettirmemiz ile başlayabiliriz. Zira bugün en büyük problem çocukluklarından itibaren kadının değerini ve önemini öğrenememiş yetişkinlerdir.

Fırsat eşitsizliği, mobbing, iş ve özel yaşam dengesizliği, iş hayatında yeterince ciddiye alınmamak.

Covid-19 öncesinde de iş ve özel yaşam dengesizliği kadınların iş hayatında karşılaştığı en önemli problemlerden biriydi. Covid-19’un hayatımıza girmesi sonrasında ofis yaşantımızın eve taşınması ile birçok kadının kişisel alanının daha da daralması, iş yaşamındaki belirsizliklerin ve stresin katlanarak artması ve bunun direkt olarak özel yaşam alanlarının içerisinde yaşanması kadınların sırtındaki yükü daha da artırmıştır.

Kadının hak ettiği değeri görmediği, ötekileştirildiği yerde medeniyetten bahsetmek mümkün değildir. Erkek egemen sektörlerden birinde çalışan bir kadın olarak cinsiyetimizin başarılarımızın ve çalışmalarımızın önüne geçmediği bir dünya ümit ediyorum.

Gülçin GÜLEÇ – BUTİTAŞ YK Üyesi

Türkiye ve Bursa’da kadın girişimciliğin son yıllara baktığımızda önemli aşamalar kaydettiğini görmekteyiz. Ancak dünya genelinde baktığımızda almamız gereken uzun bir yol olduğunu görüyoruz. İş hayatında kadın istihdamında var olan artışın yanı sıra; aynı artış oranlarını kadın girişimcilikte göremiyoruz.

Kadın girişimcilerin artması adına; kadının girişimciliğinin önüne engel koyan, endişelerin ortadan kaldırılması üzerine bir eko sistem kurulmalıdır. Bu eko sistem; sermayeye nerden, nasıl ulaşılacağını, iş koluna ait gerekli bilgi aktarımı ve ilk defa kendi işini kuracak kadın için en az bir yıl uzman bir kuruluş tarafından desteklenip, danışmanlık alması gerekliliğini içermelidir.

Kadınların iş dünyasında daha fazla yer almaları için, öncelikle kadınların neden çalışması gerektiği, çalışmasının kendisine, ailesine ve ülkesine nasıl katkı sağlayacağı anlatılmalıdır. Büyükşehirlerde kadın yalnızca para kazanmak için değil, kendi benliğini doyurmak, özgüven sahibi olmak, toplumda bir yer edinmiş olduğu için çalışmaktadır. Amaç sadece para kazanmak olursa ki birçok kadınımız hayatın getirdiği zorluklar çerçevesinde bu amaç doğrultusunda çalışıyor, o zaman bu çalışma o kadına bir nokta da sorumluluk değil, zorunluluk oluyor. Bu durumda ne yazık ki verimli bir çalışma ve mutluluk getirmiyor. Bu konuda kadınlarımız farkındalık sahibi yapılmalıdır. Yanı sıra kadınların annelik vazifelerinin getirdiği sorumluluklarının yasalara çerçevesinde daha kolay hale getirilmesi kaçınılmazdır. Kadın çocuğunu ücretsiz bir kreşe gönderebilmeli, vardiyalı çalıştığı saatlerde de açık kreşler olabilmelidir.

Kadın girişimcilerin iş dünyasında daha fazla yer alması için yapılan çalışmalar hakkında yetersiz ya da yeterli demek yanlış olur. Burada önemli olan çalışmaların yapılmasıdır. Her çalışmanın yetersiz kaldığı durumlar olacaktır. Zaten çalışmalar yapılıp, rafa kaldırılmaz. Önemli olana çalışmaların değişime ayak uydurarak, sürdürülebilir olmasıdır. Ancak yapılan ya da yapılacak olan çalışmalarda dikkat edilmesi geren unsur, kadınların bir fiil çalışken yaşadıkları sıkıntılar nelerdir ve bu sıkıntılara çözüm üretmek olmalıdır. Kadın girişimcinin ilk sorunu sermaye bulmasıdır. Akabinde kurduğu işi için pazar alanı oluşturması ve işini sürdürebilmesi için her türlü eğitim ve olanak kendisine sunulabilir durumda bir platform oluşması gerekmektedir.

Kadınların iş dünyasında yaşadığı en büyük sıkıntı sanırım hala ’ erkek egemen ‘ bir dünyanın içinde olmaları. Girişimci bir kadınsanız kendinizi kabullendirmeniz, bir erkek kadar yeterliliğiniz olduğunu göstermek zorunda kalıyorsunuz. Kimse sizden bunu sözlü bir dille istemiyor. Ancak bilinç dışı etkileşimler maalesef böyle çalışıyor. Bir işyerinde çalışan bir kadın iseniz, yükselmek adına rakibiniz bir erkek ise, siz ne yazık ki ön yargıya maruz kalıyorsunuz. Evli, çocuğu var, geç saate kadar çalışamaz ya da iş seyahatlerine gidemez gibi önyargılar. Ancak unutmayalım ki bu önyargılar sahibine aittir. Çalışan kadına değil.

Ancak bu önyargıları kırdığınızda, bir erkekten çok daha verimli ve başarılı olacağınızda hiç yadsınmayacak bir gerçektir.

Covid-19 dönemi bana göre bir metamorfoz dönemidir. Değişimler sancılı olur. Bu dönemde sancılı geçiyor. Ancak bu zor dönemin getirdiği, değişim sonrası olumlu yönleri de gözden kaçırmayalım. Bu metamorfozdan en çok etkilenen kadınlar oluyor ve göreceksiniz Türkiye de kadın girişimciliği bu dönem ile birlikte çağ atlayacak. Kadın bugün alternatif iş kaynakları yaratmaya başladı. Köyde üretim yapan kadınımız sosyal medya kullanmasını öğrenip, sosyal medya üzerinden satış yapmaya başladı bu dönemde. Bu ne büyük bir değişimdir. Bu değişim sonunda kadınlar daha çok üretecek durumda olacak.

2021 yılı benim içinde yer aldığım Turizm sektörü açısından kayıp bir yıldır. Sektörde stabil kalmak dahi öz sermayenizin giderek küçülmesi olacaktır. Turizm sektöründe devam ederken, 2021 yılında farklı bir iş kolunda yer almak için gerekli çalışmalara başladım.

Covid- 19 ile birlikte yeni bir dünya ve yeni bir yaşam geliyor. Aslında bizleri gittikçe bireyselleştiren belki de yalnızlaştıran bu değişim de uzakta olsak birlikte olmayı, beraberlik içerisinde daha güçlü olacağımızı unutmayalım.

Kaynak: EKOHABER GAZETESİ

Yorumlar (0)
kapalı